Filmin açılışında İtalya'da tütün çiftçiliği ile uğraşan küçük bir köy ile tanışıyoruz. Ancak bu köyde bir gariplik var: köyün sakinleri aşırı fakir, örneğin 20 kişi tek bir çatı altında yaşıyor, neredeyse yatacak yerleri yok. Ayrıca çok da cahiller, okuma yazma bile bilmiyorlar. Dünyanın sekizinci büyük ekonomisi İtalya'da böyle bir yerleşim yeri nasıl olabilir sorusu takılıyor aklımıza önce. Sonra filmin biraz gerçeküstü öyküsü açılmaya başlıyor: yıllar önce bir sel nedeniyle dış dünya ile bağlantısı kopan bu dağ köyünde, meğer bir toprak ağası yıllardır köylüleri sömürmekteymiş, onları boğaz tokluğuna çalıştırıp hasat edilen tütünün ticaretini yapmaktaymış. Hikaye daha sonra köylüler arasında yaşayan Lazzaro adlı aşırı saf, ama çok iyi kalpli, neredeyse aziz gibi bir gence odaklanıyor. Filmin ikinci yarısında Lazzaro'nun yine bazı doğaüstü olaylar sonucunda köyünden ayrılmasını ve büyük şehirde başına gelenleri izliyoruz. Alice Rohrwacher'ın en son Cannes Film Festivalinde en iyi senaryo ödülünü alan filmi değişik bir modern masal. Rohrwacher, sosyal adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir dünyada, bir insanın sadece saflık ve katıksız iyilikle nereye kadar gidebileceğini sorguluyor. Yönetmenin metaforlarla anlatım merakı (kurtlar vesaire) zaman zaman tempoyu düşürse de, ilgiye değer bir Avrupa filmi.
Benim Notum: 7 / 10
Benim Notum: 7 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder