31 Aralık 2022

Aralık Filmleri

 



Yılın son ayında izlediğim filmler ve puanlarım:





She Said 7,5


The Menu 7,5











Spirited 6


Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

...vee 2022'de izlediğim toplam film adedi: 150



27 Aralık 2022

Glass Onion: A Knives Out Mystery

 



2020 yılının başlarında gösterime giren ve pandemiden  hemen önce sinemalarda izleyebilme şansına eriştiğimiz Knives Out o senenin sürpriz başarılarından biriydi. Rian Johnson'ın yazıp yönettiği film Agatha Christie tarzı bir "katil kim" hikayesini yepyeni bir enerjiyle günümüze uyarlarken, çok iyi kurulmuş bir hikaye örgüsü, baştan sona düşmeyen temposu ve harika mizah duygusu ile  gönlümüzde yer etmiş, benim de 2020'nin En İyileri listeme girmişti. 40 milyon dolar bütçeyle çekilen film 310 milyon dolar hasılat yapınca, Netflix hemen kolları sıvadı ve iki adet devam filmi için eserin yayın haklarını satın aldı. İşte o iki devam filminden ilki karşımızda. 

İlk filmde ürkütücü bir malikanede geçen cinayet gizemi bu kez bir Yunan adasına ve bir milyarderin ultra lüks villasına taşınıyor. Tıpkı ilk filmde olduğu gibi çoğu tanıdık isimlerden oluşan kalabalık bir oyuncu kadrosu üzerlerine düşen görevi başarıyla yerine getiriyor. İki hikaye arasındaki tek ortak karakter ve filmin gerçek yıldızı ise şüphesiz unutulmaz güneyli aksanı ile dedektif Benoit Blanc yani Daniel Craig. Glass Onion eğlenceli ve iki saat yirmi dakikalık süresini hissettirmeyen iyi bir film. Ama kendi adıma ilk filmi daha çok sevdiğimi itiraf etmeliyim. İzlemediyseniz önce Knives Out'u izleyin (o da şu anda Netflix'te), sonra Glass Onion ile devam edin.   

Benim Notum: 7 / 10

26 Aralık 2022

Guillermo del Toro's Pinocchio

 


Carlo Collodi'nin 1883 tarihli çocuk kitabının sinemaya ilk uyarlanması 1940 tarihli Disney klasiği ile olmuş. Daha sonraki yıllar  içerisinde canlı karakterlerle çekilmiş başka Pinokyo hikayeleri de var (sonuncusu yine bu sene çıkan Tom Hanks'li versiyonu olmak üzere), ama Guillermo del Toro'nun filmi 1940'tan sonra çekilen ilk animasyon Pinokyo filmi özelliği taşıyor. Del Toro bu yeni Pinokyo yorumunu tasarlarken öykünün ana iskeletine sadık kalsa da, aynı zamanda kaynak materyalden epey uzaklaşmış. Hikaye "gerçek yaşayan bir çocuk" olmanın ne anlama geldiğini yeniden keşfederken, 1930'lar İtalya'sının politik iklimini ve faşizmin etkilerini de anlatıya dahil ediyor. Guillermo Del Toro'nun Pinokyo'sunun görsel açıdan başarısına şüphe yok. Filmin stop motion animasyon estetiği, diğer animasyon projelerde pek görülmeyen bir gerçeklik ve etkileyicilik katmış hikayeye. Zengin ayrıntılara sahip arka planlar, benzersiz karakter tasarımları ve hareketlerin akıcılığı bu animasyon türünün teknolojisinde gelinen son noktayı da gözler önüne seriyor. Yalnız Del Toro keşke filme bir de müzikal bir unsur katmak için çabalamasaymış. Filmdeki anlamsız dokuz adet şarkı filme hiçbir şey katmıyor ve hemen unutuluyor.

Benim Notum: 7 / 10

4 Aralık 2022

The Menu

 



Genç bir çift, ünlü bir şefin hazırladığı özel bir akşam yemeğine katılmak üzere ücra bir adaya gidiyorlar. Seçkin katılımcılar arasında ultra zengin kişiler ve ünlüler de var. Önce normal bir akşam yemeği gibi başlayan gece, şefin menüdeki kişiye özel sürprizleri birer birer ortaya çıkarması ile birlikte davetliler için bir kabusa dönüşüyor. Daha önce Game of Thrones ve Succession dizilerinden hatırladığımız Mark Mylod'un yönettiği The Menu, yemek sanatı üzerinden sınıfsal meselelere dokunduran kara komedi tarzında bir film. Kalabalık kadro içerisinde özellikle şef rolündeki Ralph Fiennes ve Anya Taylor-Joy öne çıkıyor. Filmin sosyal eleştiri boyutu çok derinlikli olmasa da, kurduğu dünya ve sürükleyici konusu izleyiciye pek çok keyifli an vaad ediyor. Keskin diyalogları ve her biri iyi yazılmış karakterleri sayesinde merakla izleniyor.  

Benim Notum: 7,5 / 10

  

30 Kasım 2022

Kasım Filmleri

 



Kasım ayında izlediğim filmler ve puanlarım:
(...bu ay biraz vites yükselttim)


Tár 8

Barbarian 8


Cici 7,5



Causeway 7,5

Till 7

Pearl 7






Terrifier 2 6,5



Amsterdam 6



Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de şu ana kadar izlediğim film adedi: 133







31 Ekim 2022

Ekim Filmleri

 



Ekim ayında izlediğim filmler ve puanlarım:


Vortex 8



Smile 7,5


Bros 7

Athena 7


Hellraiser 6,5

Bullet Train 6,5

Vesper 6,5



Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de şu ana kadar izlediğim film adedi: 114






30 Eylül 2022

Eylül Filmleri

 



Eylül ayında izlediğim filmler ve puanlarım:





Underwater 7,5

Athena 7

Fall 7







Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de izlenen film adedi: 103


31 Ağustos 2022

Ağustos Filmleri

 



Ağustos ayında izlediğim filmler ve puanlarım:


Nope 8

Prey 7,5


Vengeance 7,5


Not Okay 7




Lightyear 6,5




Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de izlenen film adedi: 92


17 Ağustos 2022

Prey



1987 yapımı Predator aksiyon sineması severlerin gönlünde ayrı bir yere sahiptir. Arnold Schwarzenegger'in başını çektiği, tepeden tırnağa silahlarla donanmış bir grup maço paralı askerin bir ormanın derinliklerinde uzaydan gelen bir avcı yaratıkla kapışmalarını anlatan ilk film basit öyküsüne rağmen gerilim ve aksiyonu mükemmel bir şekilde harmanlayan kurgusu ve zekice buluşlarıyla beğenilmişti. Sonrasında binbir çeşit devam filmi geldi, hatta bir ara Predatörümüz Alien'la bile karşılaştı. Ancak devam filmlerinin hiçbiri ilk filmin başarısına ulaşamadı. Ama şimdi elimizde o ilk filmin seviyesine çok yaklaşan bir macera var.

Bir prequel/ön hikaye diyebileceğimiz Prey'de yönetmen Dan Trachtenberg (10 Cloverfield Lane) seriyi en baştaki temellerine döndürüyor. Bundan yaklaşık 300 yıl önce Kuzey Amerika'da Comanche topraklarında geçen öyküde, Predator'ın ultra teknolojik silahlarına ve fiziksel üstünlüğüne rağmen, yerlilerin geleneksel yöntemler ve akıllarını kullanarak bu vahşi avcı ile nasıl savaştıklarını izliyoruz. Başrolde, yerli kızı Naru'yu canlandıran Amber Midthunder filmin en büyük gücü olarak karşımıza çıkıyor. Prey, aksiyon filmlerinde nadir görülen bir meziyeti gerçekleştiriyor ve karakter gelişiminden ödün vermeden adrenalini yükseltmeyi başarıyor. Bu, yıllar sonra doğru yapılmış bir Predator filmi. 

Prey sinemalarda gösterime girmeyecek. Türkiye'de Disney Plus platformu üzerinden izlenebilir.

Benim Notum: 7,5 / 10


31 Temmuz 2022

Temmuz Filmleri

 



Temmuz ayında izlediğim filmler ve puanlarım:



Possessor 7

Watcher 7


The Gray Man 6,5


After Yang 6,5



Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de izlenen film adedi: 80


30 Haziran 2022

Haziran Filmleri

 



Haziran ayında izlediğim filmler ve puanlarım:


Elvis 7,5

RRR 7,5





Hustle 7

The Valet 7



Men 6,5





Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de izlenen film adedi: 72


31 Mayıs 2022

Mayıs Filmleri

 



Mayıs ayında izlediğim filmler ve puanlarım:







The Bad Guys 6,5




Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de izlenen film adedi: 58



Top Gun: Maverick

 



Top Gun Maverick yedinci sanatta nadir rastlanan bir durumu gerçekleştiriyor ve orijinalinden daha iyi bir devam filmi olmayı başarıyor. Joseph Kosinski'nin filmi 36 yıl önceki ilk Top Gun'ı izlemiş olan biz 50 yaş üstü kuşağa bol bol nostaljik duygular yaşatırken, şimdiki gençlerin anne-babaları çocukken vizyona girmiş bir filmi umursamayabileceklerini de akılda tutuyor. 

Her ne kadar popüler kültürde bir kilometre taşı haline gelmiş olsa da, ilk Top Gun'daki hava savaşı sahneleri yeterince iyi çekilmemişti. Yönetmen Kosinski bu eksiği gidermiş. Maverick'teki hava manevraları gerçekten heyecan verici hatta zaman zaman nefes kesici. Kokpit içi kameralar seyirciye gerçek bir "oradaydım" hissi veriyor, bilgisayar efektlerinin mümkün olduğunca az kullanılması kararı da yapaylığı önlüyor, çekimlerdeki sahicilik duygusunu arttırıyor. 

Havadaki it dalaşı sahneleri göz kamaştırıcı olsa da, bu filmde Top Gun hayranlarını duygusal açıdan en çok etkileyecek bölüm hiç şüphesiz Maverick ile Ice Man arasındaki o basit yüz yüze görüşme sahnesi olacak. Aktör Val Kilmer'ın gırtlak kanseriyle gerçek hayattaki mücadelesini Amiral Kazansky'nin hikayesinin üzerine bindiren senaryo ile film bu beş dakikalık bölümde yüreğimize bam telinden dokunmayı başarıyor. Val Kilmer da başarılı kariyerine sağlık sorunları nedeniyle zorunlu olarak veda ederken herhalde bundan daha güzel bir jübile hediyesi düşünemezdi.  

Sonuç olarak Top Gun Maverick bizi 90'ların The Rock, Con Air, Armageddon tarzı eski usül aksiyon filmlerine geri döndüren bir eğlencelik. Evet belki bütün sürprizleri tahmin edilebilir, belki fazlaca klişelere bulanmış ve belki biraz testosteron yüklü  ama itiraf edeyim ki yine de izlemesi keyifli bir macera. Hele ki bir sinemanın büyük perdesinde...

Benim Notum: 7,5 / 10

 

12 Mayıs 2022

Doctor Strange in the Multiverse of Madness



Sam Raimi'nin Marvel sinematik evrenine neler katacağını görmeyi merakla bekliyordum. 1980'lerde şimdi artık bir kült haline gelmiş korku klasiği The Evil Dead filmini çeken, 2000'lerde ise yönettiği Tobey Maguire’lı Spider-Man üçlemesi ile Marvel çizgi roman dünyasına ilk adımını atan (o zamanlar MCU yoktu) bu kendine has usta yönetmen neredeyse 10 yıllık bir aranın ardından sinemaya Doctor Strange ile geri dönüyor. Multiverse of Madness artılarının yanı sıra eksikleri de olan bir film. Önce artılar diyelim:

Bir kere bu kesinlikle bir Sam Raimi filmi. Raimi kullandığı renk paletiyle, tuhaf kamera açılarıyla, enerjisiyle, bir korku filmini aratmayan sahneleriyle ve elbette zombileriyle filme kendi damgasını vurmayı başarıyor. Yakın zamandan bir örnek vermek gerekirse, düşük bütçeli filmlerdeki başarıları sonrasında Marvel stüdyoları tarafından istihdam edilen Oscarlı yönetmen Chloe Zhao (Nomadland) Eternals'ın harala gürelesi içinde kaybolup gitmişti. Burada ise öyle olmuyor. Yönetmen Sam Raimi, hikâyenin paralel evrenler arasında geçmesini eğlenceli hale getirmeyi başarıyor. Her evreni kendi estetiği ve grafik diliyle kuruyor. Filmin gerçeküstü olaylar, sihirler büyüler ile dolu fantastik dünyası da yönetmenin görsel yeteneğini sergilemesi için bir fırsat yaratıyor.

Görsel olarak filmin güçlü yanları inkar edilemez. Öte yandan, film senaryo anlamında yer yer tökezliyor. Yukarıda Sam Raimi'nin tarz olarak filme damgasını vurduğunu söyledim ama iş olay örgüsüne geldiğinde yönetmen stüdyo yöneticilerinin "hikayeye şunu da ekleyelim, bunu da ekleyelim" direktiflerine sanki pek direnememiş gibi. İlgi çekici bir açılışın ardından, filmin ortalarına denk düşen bir yerlerde yaklaşık yarım saatlik bir bölüm var. Farklı çizgi roman hikayelerinden kahramanların bir görünüp bir kaybolduğu, birçok sürpriz yumurta içeren bu bölüm hemen sadece Marvel fanlarına "aa bak o da varmış" dedirtmek için hikayeye monte edilmiş gibi görünüyor. O bölümü filmden çıkarın, filmin ana öyküsünde hiçbir eksiklik hissedilmez. Birkaç ay önce izlediğimiz ve benim bayıldığım Spider-Man No Way Home'da da birçok nostaljik sürpriz vardı ama oradaki fan servisi bir amaca hizmet ediyor, filmin anlatmak istediği hikayeye katkıda bulunuyordu. Burada ise sanki Sam Raimi filmini çekip teslim ettikten sonra Marvel yöneticileri "üstad, seyircimiz bizden sürpriz bekler, şimdi şuraya şöyle bir bölüm ekleyelim" demiş gibiler. 

Neyse ki, üçüncü perdede Raimi yine ustalığını konuşturuyor ve o çok farklı vizyonu ile filmi kurtarmayı başarıyor. Bu bölümde notaların birer silah olarak kullanıldığı bir müzikal kapışma sahnesi gibi müthiş yaratıcı buluşlar filmden alınan keyfi arttırıyor. Doctor Strange in the Multiverse of Madness kötü bir film değil, baştan sona sıkılmadan izledim. Ama bir gün bu filmin Director's Cut versiyonu çıkarsa, onun bu önümüzdeki üründen çok daha iyi olacağından da eminim.   

Benim Notum: 7 / 10
 

 

30 Nisan 2022

Nisan Filmleri

 



Nisan ayında izlediğim filmler ve puanlarım:


The Northman 7,5

X  7


Marry Me 7

Ambulance 6,5



Uncharted 6


Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de izlenen film adedi: 50




The Northman

 


Daha önce The Witch ve The Lighthouse gibi filmlerde kendine özgü görsel tarzı ile dikkatleri çeken yönetmen Robert Eggers, bu kez bir İskandinav efsanesinden uyarlanan The Northman ile karşımızda. Hayatını, babasını öldürüp annesiyle evlenen amcasından intikam almaya adamış Prens Amleth'in hikayesini anlatan bu efsane aynı zamanda Shakespeare'in Hamlet'ine de ilham kaynağı olmuş (Amleth => Hamlet). Elbette bu tragedyanın Shakespeare versiyonunda bol bol konuşma varken, Eggers filminde diyaloglara çok az yer verip anlatıyı görseller üzerinden kurguluyor.

Daha önce The Witch ya da The Lighthouse'u izlediyseniz, The Northman'in de aynı yönetmenin elinden çıktığını anlamak çok zor olmayacaktır. Prodüksiyona akıtılan milyon dolarlar Eggers'in kendine özgü vizyonunu bozmamış. Film karanlık, tuhaf ve de yer yer rahatsız edici derecede şiddet yüklü. Görüntü yönetmeni Jarin Blaschke'nin derin gölgeler ve titreyen alevler içinden süzülüp gelen sinematografisi filmdeki tedirginlik ve huzursuzluk duygusunu besliyor. Tüm aykırılıklarına rağmen, Robert Eggers'in üç filmi içerisinde en çok beğendiğim The Northman oldu. Elbette bir Conan ya da bir Gladiator izleyeceğiz diye sinemaya gidenler büyük hayal kırıklığına uğrarlar, çünkü bu bol aksiyonlu, bol savaşlı klişe bir kahramanlık öyküsü değil. The Northman kuzeyin soğuğunu ve çetin yaşam koşullarını adeta içimizde hissettiğimiz kasvetli, şiddet dolu bir dünya getiriyor karşımıza. Eggers'in filmi bir halüsinasyonu andıran sahneler eşliğinde şiddetin nasıl şiddeti doğurduğuna dair destansı bir inceleme sunuyor. Sabit fikirli bir nefret ve intikama adanan bir hayatın nasıl rahatsız edici gerçeklere yol açabileceğini anlatıyor. Hassas ruhlara göre değil, biraz hazmı zor ama kesinlikle özgün, akılda kalıcı ve etkileyici bir deneyim.

Benim Notum: 7,5 / 10

31 Mart 2022

Mart Filmleri



Mart ayında izlediğim filmler ve puanlarım:




A Hero 7,5

Fresh 7,5

Turning Red 7,5

Bergen 7


Flee 7



Cyrano 6,5


Dog 6,5




Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de izlenen film adedi: 42


 

19 Mart 2022

The Batman

 



DC Comics şirketinin ismindeki DC'nin "Detective Comics" yani "dedektif çizgi romanları" olduğunu biliyor muydunuz? 1930'larda önce polisiye öykülerle yayın hayatına başlayan şirket daha sonra Batman ve Superman gibi süper kahramanlarla çok daha fazla tanınır olmuştu. İşte sinemalarımıza teşrif eyleyen bu son Batman macerası belki de şirketin köklerine dönüşünü işaret ediyor. Çünkü Matt Reeves'in yönettiği The Batman bir süper kahraman hikayesinden ziyade bir dedektiflik öyküsü. Ve tarz olarak da en çok David Fincher filmlerine, özellikle de Zodiac ve Seven'a yakın duruyor.

İyi suç filmlerinde görmeye alıştığımız üzere Batman de sırlarla, kimlik sorunlarıyla ve beklenmedik ifşaatlarla uğraşıyor. Kahramanımız yağmurun hiç durmadığı Gotham şehrinde bir seri katili yakalamaya çalışırken aynı zamanda kendi sorunlu geçmişi ve kişisel şeytanları ile de başetmek zorunda kalıyor. Filmdeki yüksek oktanlı aksiyon sahneleri diğer süper kahraman filmlerine kıyasla daha az. Ama iki bölüm var ki (Batmobil'in ilk kez ortaya çıktığı muhteşem bir araba takip sahnesi ve Batman'in karanlık bir koridordaki silahsız tek adam olduğu çatışma sahnesi) gerçekten spektaküler. Ancak filmin genelinde Batman daha çok The Riddler'ın bıraktığı şifreleri çözmeye, bilmeceleri yanıtlamaya ve nihai çözüme ulaşmak için bir labirenti takip etmeye odaklanıyor.

Henüz birkaç ay önce Dune'da da becerisine şahit olduğumuz görüntü yönetmeni Greig Fraser'ın sinematografisi ve daha önceki iki Maymunlar Cehennemi filminde yönetmen Matt Reeves ile çalışan Michael Giacchino'nun müziği, filmin kendine özgü karanlık kimliğine katkıda bulunuyor. İlk anons edildiğine "Robert Pattinson'dan da Batman mi olur" diye biraz burun kıvırmıştım ama meğer çok da güzel oluyormuş. Twilight yıllarından bu yana epey mesafe kat ettiği anlaşılan Pattinson genç Batman'in o kırılgan, kendi kişiliğini arayan ve dünyanın yükünü omuzlarında taşır halini mükemmel bir şekilde perdeye yansıtıyor. Bu kadar ikonik bir rolde, kendisinden önce gelen birçok oyuncudan yanlışlıkla bile olsa esinlenmek kolay olabilirdi, ancak Pattinson Bruce Wayne'i tamamen kendine ait yapmayı başarıyor. 

Matt Reeves'in The Batman'i belki Christopher Nolan'ın The Dark Knight'ını geçemiyor. Ama ona epey yaklaştığı da kesin. Filmin gücü farklılıklarında yatıyor. Birçok çizgi roman serisinin kozmik varlıklar ve çoklu evrenlerle büyük, daha büyük, en daha büyük olmak için yırtındığı bir zamanda, Batman'in ayakları yere basan gerçekçi yaklaşımı hoş bir rahatlama sağlıyor. Batman, Bruce Wayne'e hak ettiği sağlam temelli dedektif hikayesini veren sürükleyici, görkemli ve zaman zaman gerçekten ürpertici bir psikolojik suç/gerilim filmi. Covid sonrası artık sinemalara dönmek için mükemmel bir bahane.

Benim Notum: 8 / 10


   

28 Şubat 2022

Şubat Filmleri

 


Şubat ayında izlediğim filmler ve puanlarım:



Kimi 7,5

Black Box 7,5




Scream 7





The Fallout 6,5

Benedetta 6,5



Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de izlenen film adedi: 27


26 Şubat 2022

Kimi

 


Geçtiğimiz dört yıl içinde sekiz film çekmeyi beceren üretken yönetmenimiz Steven Soderbergh'in son filmi Kimi, Seattle'da evinden çalışan agorafobik bir teknoloji firması çalışanı Angela'nın yaşadıklarını anlatıyor. Beklentilerin aksine Kimi şu yukarıdaki afişte gördüğünüz kızımızın adı değil, Angela'nın üzerinde çalıştığı, tıpkı Siri ya da Alexa benzeri.bir teknolojik oyuncağın adı. Günümüzün sıkıntılı gerçeği COVID-19 salgınını da hikayenin arka fonu olarak kullanan filmde, Angela bir veri akışını incelerken bir cinayetin kanıtlarını keşfediyor. Bu cinayeti yetkili makamlara bildirmeye çalışırken kendi hayatını da tehlikeye atabilecek bir entrikanın içine sürükleniyor.

Film aslında çok basit bir hikayeye sahip, ama Soderbergh usta işi yönetimi ile sadeliğin bazen ne kadar etkili olabileceğini kanıtlıyor. 90 dakikanın altındaki süresi ile Kimi işi hiç uzatmadan biraz Rear Window, biraz agorafobi ve biraz siber gerilim ile harmanlanıyor ve özellikle finale doğru gerçekten keyifli hale geliyor. Başrolde, çok sevdiğimiz Lenny Kravitz'in kızı Zoë Kravitz, karakterine kattığı enerji ile filmi baştan sona iyi sürüklüyor.

Benim Notum: 7,5 / 10