İki efsanevi Formula1 pilotu James Hunt ve Niki Lauda'nın 1970'lerdeki rekabetinin gerçek öyküsü. Filmin şu yanda da gördüğünüz afişinde ön planda Chris Hemsworth yani James Hunt var, hatta Amerika'da yayınlanan posterde sadece Chris'i kullanmışlar. Eh yakışıklı çocuk sonuçta, filmin pazarlaması da onun üzerinden yapılmış. Ama filmi izleyince, özellikle ikinci yarıdan itibaren şunu farkediyoruz: bu aslında Niki Lauda'nın hikayesidir ve gerçektenden de Lauda'nın hikayesi uçarı playboy Hunt'ın hikayesinden çok daha ilginçtir. İlk olarak 10 yıl önce Goodbye Lenin'de evin oğlu olarak tanıyıp sevdiğimiz, sonra da Inglorious Basterds'ta beğendiğimiz Alman oyuncu Daniel Brühl Lauda'yı büyük bir başarıyla perdeye taşıyor; herhalde Niki Lauda kendini oynasa bu kadar olurdu. Sıkı bir F1 izleyicisi olduğum söylenemez, ama Senna'sından Prost'una, Hakkinen'inden, Niki Lauda'sına, hepsi arıza adamların insanlık limitlerini zorladığı bu yarış dünyası sinemaya da çok iyi malzeme olacak hikayeler barındırıyor. Niki Lauda'nın hikayesi bunlardan en etkileyici olanlarından. Bir süredir Dan Brown romanlarıyla oyalanan A Beautiful Mind'ın Oscar'lı yönetmeni Ron Howard'ı yeniden eski formunda görmek de ayrı bir mutluluk. Filmi izledikten sonra, bu rekabetin gerçek görüntüleri için şuradaki BBC belgeseline göz atabilirsiniz. Ayrıca hazır F1 dünyasına girmişken, bu blogda daha önce yazdığım 2011'in en iyi filmlerinden Senna'yı da kaçırmayın derim. (8)
FRAGMAN
FRAGMAN