12 Eylül 2013

The Conjuring

İki sene önce, gece gece beni epey korkutan Insidious'ın yönetmeni James Wan yine iş başında. The Conjuring yine 70'lerin klasik korku filmleri havasında, hatta bu kez bizatihi öykünün kendisi de 70'lerde geçiyor. James Wan bir kez daha, hiç şiddete başvurmadan, kafa kol koparmadan, hatta neredeyse hiç kan göstermeden nasıl korku filmi yapılır, nasıl tansiyon yükseltilir, bunun dersini veriyor. Aslına bakarsanız film bu tür "tekinsiz ev" filmlerinde daha önce milyon kez gördüğümüz klişeleri bir kez daha kullanmaktan çekinmiyor: şehirden uzakta göl kenarında eski bir ev, o evde daha önce yaşanmış korkunç olaylar, yeni taşınan ailenin küçük kızının evde kimsenin görmediği bir oyun arkadaşı bulması, ailenin nedense bütün bu nahoş durumlara rağmen tası tarağı toplayıp evden gitmemesi ve tabii meşhur şeytan çıkarma seansı. Bunlar artık bu janrın çiğnene çiğnene paspas olmuş motifleri. James Wan tüm bu aşina olduğumuz öğeleri çok iyi bir sinematografi ve tedirgin edici bir müzik eşliğinde ustaca kullanıyor. Yönetmenin diğer bir sevdiğim tarafı ise filmde bir takım sahte "böö" anları yok; insanları önce yerinden zıplatıp sonra da "o aslında kediydi" demiyor. İşini ustaca ve dürüstçe yapıyor. Dürüst demişken, filmin gerçek olaylardan esinlendiğini, olayları bizzat yaşayan Lorraine Warren'ın çekimler boyunca sette danışmanlık yaptığını, hatta bir sahnede konuk oyuncu olarak yer aldığını ekleyelim. (7)

FRAGMAN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder