31 Ekim 2021

Dune

 


Kanadalı Dennis Villeneuve için "yaşayan yönetmenler arasında en beğendiğim" demem boşuna değil. Düşünsenize adamın 2011'den beri çektiği bütün filmler (sırasıyla Incendies, Prisoners, Sicario, Arrival ve son olarak Blade Runner 2049) hep benim o yılın en iyileri listeme girdi. Özellikle son iki filminde bilim-kurgu janrındaki ustalığını da hayranlıkla izledikten sonra, Frank Herbert'in artık klasikleşmiş bilim-kurgu romanının sinema uyarlamasında neler yapabileceğini görmeyi sabırsızlıkla bekliyorduk. Beklediğimize de değmiş: Bir Villeneuve filmi daha benim "senenin en iyileri" listeme girecek, orası kesin. Ama sanırım çok üst sıralarda olamayacak, onun da nedenine birazdan geleceğiz.   

Pandemi nedeniyle, Warner Bros şirketi 2021'deki filmlerinin aynı gün Amerika'da streaming platformu HBOMax'te de yayınlanacağını duyurunca buna en çok isyan eden Dennis Villeneuve olmuştu. Filmi bir IMAX salonunda izledikten sonra ona hak vermemek elde değil. Dune mümkün olan en büyük perdede ve çok iyi bir ses sistemi ile izlenmesi gereken bir film, tam anlamıyla görsel ve işitsel bir ziyafet. Yönetmen Villeneuve özellikle ölçeklendirme konusunda ilginç bir şey yapıyor: perdede büyük bir bina, büyük bir uzay aracı ya da büyük bir canavar izleyeceğimiz zaman aynı karenin içine çok daha küçük bir ayrıntıyı, örneğin koşuşturan insanları da yerleştiriyor. Böylece o objenin devasalığı çok daha dikkat çekici bir şekilde önümüze geliyor. Filmin görsel efektler departmanı ayrı bir tebriki hak ediyor. Filmde belki de binlerce bilgisayarda üretilmiş efekt var, ama sanki hiç CGI yokmuş gibi hissediyoruz. Dune bizi bambaşka bir dünyaya götürürken, izlediğimiz hiçbir şey bize yapay ya da plastik gelmiyor. Sanki biz de oradayız ve her şey dokunup hissedebileceğimiz kadar organik ve gerçek.

Dune bu senenin en iyi filmlerinden biri ama bir eksiği var: çok iyi bir filmin sadece ilk yarısını izliyoruz. Film başlayıp da perdede "Dune Part 1" yazısını görünce "nasıl yani" dedim içimden. Çünkü filmin pazarlaması böyle yapılmamıştı, sinemalarda gösterime girdiği güne kadar biz onu "Dune" diye biliyorduk. Şimdi ise çekileceğinden yüzde yüz emin bile olmadığımız bir Part 2'yi beklemek zorundayız. Üstelik de Part 1 kendi içinde bütünlüğü olan bir hikaye değil (mesela Lord of the Rings bölümleri öyleydi). Bir macera tam ortasında zart diye kesiliyor ve biz izleyiciler askıda bırakılmış bir şekilde öylece kalakalıyoruz. Sinema salonundan çıkarken de lezzetli bir yemeğin tam ortasındayken tabak önümüzden alınmış gibi hissediyoruz. Sırf bu nedenle, aslında daha da yüksek bir notu hak eden filmin puanını biraz kırmak zorunda kaldım. Belki ikinci bölümü izleyip (o da inşallah çekilirse), lezzetli yemeği tamamladıktan sonra geri dönüp tekrar değerlendirebilirim.  

Benim Notum: 8 / 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder