Son yılların yükselen yıldızlarından Zendaya'nın (Dune, Euphoria, Spider-Man) başrolünde oynadığı Challengers tenis dünyasının dekor olarak kullanıldığı bir aşk üçgenini anlatıyor. Başarılı kadın tenisçi Tashi sakatlanıp oyunculuğa veda edince, eksik kalan hayallerini antrenör olarak sürdürmek istiyor ve yine bir tenisçi olan kocası Art'ı bir Grand Slam şampiyonuna dönüştürüyor. Yıllar sonra kariyerinin düşüşe geçtiği bir dönemde Art bir turnuvanın finalinde çocukluk arkadaşı Patrick ile karşı karşıya geliyor. Olayları karmaşıklaştıran ve gerilimi arttıran unsur ise Patrick'in aynı zamanda Tashi'nin eski sevgilisi olmasıdır.
Zendaya'nın Dune'dan rol arkadaşı Timothée Chalamet'nin oynadığı Call Me by Your Name ile tanınan İtalyan yönetmen Luca Guadagnino, kendine has stilistik yaklaşımını filmin her saniyesinde konuşturmuş. Oyuncuların her biri çok iyi iş çıkarsa da bu her şeyiyle bir "yönetmen filmi". Stil olgusunun içeriğin önüne geçmesi (style over substance) bazen rahatsız edici olabilir, ama bu filmde Guadagnino'nun biçimsel müdahaleleri bence filme büyük katkı sağlamış. Zaman çizgisinde gidip gelen non-lineer hikaye akışından, kullanılan kamera açılarına, Trent Reznor-Atticus Ross ikilisinin oturduğunuz yerde tempo tutmanıza sebep olan tekno müziklerinden, baş döndürücü kurgusuna son derece farklı ve özgün bir filmle karşı karşıyayız.
Guadagnino ve onun ekibi, oldukça sıradan sayılabilecek bir hikayeden göz alıcı bir film çıkarmayı başarmışlar. Cinsellik, güç ve rekabet hakkında bu kadar cesurca ve bu kadar gerçek şeyler söylemeye istekli olan bir ana akım filmi görmek hoş. Challengers iyi yazılmış, iyi çekilmiş ve iyi oynanmış izlemesi keyifli bir film.
Benim Notum: 8 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder