31 Ağustos 2019

99. The Meyerowitz Stories (New and Selected)

Yönetmen: Noah Baumbach
Senaryo: Noah Baumbach
Oyuncular: Adam Sandler, Ben Stiller, Dustin Hoffman

Benim Notum: 6,5 / 10

FRAGMAN

NETFLIX Filmi

30 Ağustos 2019

98. Once Upon a Time... in Hollywood


Once Upon a Time in Hollywood Quentin Tarantino'nun en iyi filmlerinden biri değil. Ama sonuçta bir Tarantino filmi. Yıllar içerisinde tüm dünyada bir hayran kitlesi edinmesine sebep olmuş ve yönetmenin alamet-i farikası haline gelmiş çeşitli güzellikler bu filmde de bolca mevcut: Çok iyi yazılmış diyaloglar, patlayıcı bir şiddet, yer yer gerçekten çok komik bir kara mizah ve filmin her karesine işlemiş bir sinema sevgisi.

Yapım aşamasında filmin 1969 yılındaki Charles Manson cinayetlerini anlatacağı konuşulmuştu. Ama bu olay sadece bir kenar süsü olarak senaryoya yerleştirilmiş. Öyle ki Manson karakteri toplamda iki dakika filan perdede görünüyor. Film aslında, tam da adıyla uyumlu şekilde, 1969'da yani Hollywood'un altın çağının sonlarında, Los Angeles'ı ve o dönemin film endüstrisini konu alıyor. Bu dekor önünde, artık çaptan düşmüş bir western aktörünün (Leonardo DiCaprio) yeniden şöhreti yakalama çabalarını izliyoruz. Artık kankası haline gelmiş dublörü de (Brad Pitt) ona bu süreçte yardımcı olmaya çalışıyor.

Diğer Tarantino filmlerinde de görmeye alıştığımız gibi, film 7-8 adet epizoddan oluşuyor. Bunların arasında çok parlak bölümler de var. Ancak bu farklı kısımların her biri hikayeye aynı derecede anlamlı bir katkı sağlamıyor. Öyle ki, aradan bazılarını çıkarıp atsanız ana hikaye hiçbir zarar görmez (zaten ortada bir ana hikaye var mı o da tartışılır, bu arada). DVD'lerin ekstra bölümlerinde "çıkarılan sahneler" vardır; kurgu masasında makaslanan ve sinema versiyonuna giremeyen sahneler DVD'de ekstra olarak sunulur. Burada sanki filmin DVD'sinin çıkarılan sahneler bölümüne gitmesi gereken birçok bölüm asıl filmin içinde kalmış gibi. Ama, her ne kadar filmin toplam süresini 2 saat 40 dakikalara çıkarsalar da, buram buram Tarantino kokan bu sekansları izlerken ben hiç sıkılmadım.

Filmin artılarını sayarken Leonardo DiCaprio ve Brad Pitt'in katkılarını anmamak olmaz. Hollywood'un şu andaki en şöhretli üç erkek oyuncusundan ikisi diyebileceğimiz DiCaprio ve Pitt (diğeri de Tom Cruise) sanki "star ışığı" dediğimiz şeyin günümüz sinemasında da hala geçerli olduğunu kanıtlıyorlar ve filmi bir seviye daha yukarı taşıyorlar.  

Eğer bir Quentin Tarantino hayranı değilseniz bu film sizi birdenbire Tarantinosever yapmaz; sinemada arka sıramda oturan çift film boyunca çok sıkıldılar, kadın bir ara "bu muymuş yani Tarantino" dedi. Ama eğer Tarantino tarzına aşinaysanız ve benim gibi onun sinema tutkusunu anlayıp sevenlerdenseniz,  bu film damağınızda yine güzel tatlar bırakacaktır. Once Upon a Time in Hollywood yıldız oyuncuları ve bizi 1969'un Los Angeles sokaklarına götüren mükemmel prodüksiyon tasarımıyla izlemeye değer bir yapım, her ne kadar yönetmenin en iyi işlerinden olmasa da...

Benim Notum: 7,5 / 10



29 Ağustos 2019

97. Downsizing


Yönetmen: Alexander Payne
Senaryo: Alexander Payne, Jim Taylor
Oyuncular: Matt Damon, Christoph Waltz, Hong Chau

Benim Notum: 6 / 10

FRAGMAN


28 Ağustos 2019

96. A Cure for Wellness


Yönetmen: Gore Verbinski
Senaryo: Justin Haythe, Gore Verbinski
Oyuncular: Dane DeHaan, Jason Isaacs, Mia Goth

Benim Notum: 6,5 / 10

FRAGMAN

25 Ağustos 2019

95. I Don't Feel at Home in This World Anymore

Yönetmen: Macon Blair
Senaryo: Macon Blair
Oyuncular: Melanie Lynskey, Elijah Wood, Robert Longstreet

Benim Notum: 7 / 10

FRAGMAN

NETFLIX Filmi

23 Ağustos 2019

94. The Lost City of Z


Yönetmen: James Gray
Senaryo: James Gray (David Grann'in kitabından)
Oyuncular: Charlie Hunnam, Robert Pattinson, Sienna Miller

Benim Notum: 6 / 10

FRAGMAN

21 Ağustos 2019

93. Godzilla: King of the Monsters


Yönetmen: Michael Dougherty
Senaryo: Michael Dougherty, Zach Shields
Oyuncular: Kyle Chandler, Vera Farmiga, Millie Bobby Brown

Benim Notum: 5,5 / 10

FRAGMAN

20 Ağustos 2019

92. Parasite


Bu blogda daha önce birkaç kez tekrar ettiğim bir cümle var: Sinemadan çıktıktan sonra üzerinde düşünmeye devam ettiğim, düşündükçe ya da hakkında sohbet ettikçe yeni detaylar keşfettiğim filmleri seviyorum. İşte Güney Koreli yönetmen Joon Ho Bong'un (The Host, Snowpiercer, Okja) bu sene Cannes Film Festivali'nden en büyük ödül Altın Palmiye ile dönen filmi Parasite da öyle filmlerden. Parasite, tıpkı bir önceki sene aynı festivalde yine Altın Palmiye alan Shoplifters gibi, bir bodrum katında yaşayan işsiz ve yoksul bir ailenin hikayesi ile açılıyor. Ve yine tıpkı Shoplifters gibi bir kara komedi tadında başlayıp, ağır bir trajediye evriliyor. Yoksul ailenin dört üyesi teker teker sahte kimliklerle zengin bir ailenin yanında işe giriyorlar. Bir parazit gibi zengin ailenin yaşamına ortak olup, işleri yoluna koyduklarını düşünürlerken, beklenmedik bir gelişme planlarını alt üst ediyor. 

Joon Ho Bong senaryosunu da kendi yazdığı Parasite'da, Shoplifters'dan farklı olarak, aile içi bağlardan ziyade, modern Kore'de sosyal adaletsizlik ve sınıf çatışmasının yıkıcı etkisine odaklanmış. Bir festival filmi olmasına rağmen, Parasite'ın Bong'un en "erişilebilir" filmi olduğu söylenebilir. Gerçekten de, ilginç bir hikaye daha ilk dakikadan itibaren seyirciyi avucunun içine alıyor, yönetmenin akıcı dili sayesinde sonuna kadar da bırakmıyor. Bong, filmin komediden sosyal eleştiriye, dramdan korkuya uzanan farklı tonları arasında geçişleri mükemmel yapmış. Filmdeki tüm karakterler iyi yazılmış ve o karakterleri canlandıran tüm oyuncular da çok iyi işler çıkarmışlar. Parasite, hikaye ve karakter analizi yaptıkça derinleşen bol katmanlı bir film. Aynı şey filmdeki görsel metaforlar için de söylenebilir. İşte tam sinemadan çıkıp bir cafe'de üzerine saatlerce konuşulabilecek filmlerden.

Eğer Kore sinemasına (daha da genellersek Uzak Doğu sinemasına) mesafeli yaklaşanlardansanız, Parasite bu farklı lezzetlerin dünyasına adım atmak için iyi bir başlangıç noktası olabilir. Bu sene Oscar töreninde de adından çokça söz ettirecek bu cevheri kaçırmayın.

Benim Notum: / 10

Yönetmen  : Joon-ho Bong
Senaryo      : Joon-ho Bong, Jin Won Han
Oyuncular : Kang-ho Song, Sun-kyun Lee, Yeo-jeong Jo

FRAGMAN

18 Ağustos 2019

91. Apollo 11



Bundan tam elli yıl önce, 1969 yılının yaz aylarında gerçekleştirilen ve insanoğlunun aya ilk kez ayak basması ile sonuçlanan Apollo 11 operasyonunu anlatan bir belgesel. Yönetmen Todd Douglas Miller Amerikan Ulusal Arşivine dalıp yüzlerce saatlik görüntü ve binlerce saatlik ses kaydını tarayarak, ortaya olağanüstü bir iş çıkarmış. Belgeselde herhangi bir anlatıcı yok, sonradan çekilmiş röportajlar yok. Film tamamen o sekiz gün boyunca çekilen gerçek görüntülerden ve kontrol merkezindeki gerçek telsiz konuşmalarından oluşuyor. Bu da filmdeki otantisite etkisini daha da arttırıyor.

Beni en çok etkileyen filmin inanılmaz görüntüleri oldu. Sanki film ekibi bir zaman makinesine binmişler, yanlarına bugünün teknolojisi ile donatılmış HD kameralarını almışlar ve 1969 yılına gidip çekimleri gerçekleştirmişler gibi. Görüntüler o kadar canlı, o kadar taze, o kadar net. Filmin sonunda akan yazılarda, arşiv görüntüleri üzerinde bir restorasyon çalışması yapıldığını okudum. Ama bu restorasyon öylesine başarılı olmuş ki, sanki izlediğimiz kareler elli sene öncesinden değil de, geçen seneden gibi. Film Türkiye'de gösterime girmediği için ben bir televizyon ekranından izlemek zorunda kaldım, ama Amerika'da sinemalarda IMAX formatında gösterilmiş. Gerçekten de, örneğin fırlatma rampasına taşınan dev bir roketin o ihtişamlı görüntüsünü tam sindirebilmek için filmi mümkün olan en büyük perdede izlemek lazım aslında.

Hikayenin sonunu bilmemize rağmen, filmdeki birçok sahneyi sanki bir gerilim filmi izler gibi izliyoruz. Bunun da nedeni Todd Douglas Miller'ın mükemmel kurgusu (yönetmen aynı zamanda kurgu işini de üstlenmiş). Örneğin, ay yüzeyine iniş sırasında, Miller gerçek kamera görüntülerinin üstüne ekranın köşesine yakıt durumunu gösteren bir kadran yerleştiriyor. Bilgisayarın yanlış yönlendirmesi sonucu bir kraterin içine yuvarlanacakken son anda iniş erteleniyor, ama bu arada yakıtın da tükenmekte olduğunu takip edebiliyoruz. Çeşitli alarm kodları ekranda yanıp sönüyor. İşte tüm bu gerçek anları koltuğumuzun köşesinde nefesimizi tutarak, "acaba yakıt bitmeden inmeyi başarabilecekler mi" diyerek izliyoruz.

Belgesel deyip geçmemeli. İyi yapıldığı zaman diğer birçok dramanın önüne geçebiliyor. Apollo 11 bunun çok başarılı bir örneği. Birinci dakikasından itibaren ekrana yapışarak izledim. Şiddetle tavsiye ederim.

Benim Notum: 8 / 10

FRAGMAN


   

9 Ağustos 2019

90. Raw


Yönetmen: Julia Ducournau
Senaryo: Julia Ducournau
Oyuncular: Garance Marillier, Ella Rumpf, Rabah Nait Oufella

Benim Notum: 7 / 10

FRAGMAN

7 Ağustos 2019

89. Hobbs & Shaw


Yönetmen: David Leitch
Senaryo: Chris Morgan, Drew Pearce
Oyuncular: Dwayne Johnson, Jason Statham, Idris Elba

Benim Notum: 6,5 / 10

FRAGMAN

2 Ağustos 2019

88. Midsommar


Genç bir çift, bir arkadaşlarının davetiyle İsveç kırsalında gerçekleştirilen geleneksel bir yaz festivaline katılmak üzere bu İskandinav ülkesine gidiyor. Pastoral bir rahatlama fırsatı olarak başlayan bir ritüel, köyde yerleşik pagan tarikatının kontrolünde hızla şiddet dolu bir cehenneme dönüşüyor.  Korku filmi denildiğinde hep ürkütücü geceler, loş koridorlar akla gelir. Ama Ari Aster'in filminin neredeyse yüzde sekseni parlak gün ışığında ve aydınlık mekanlarda, ovalarda, kırlarda geçiyor. Elbette kuzey ülkelerinde yaz aylarında yaşanan "beyaz geceler" fenomeni de bu sürekli aydınlıkta kalma motifine katkı sağlıyor. Ama kim demiş gerilim için illa karanlık ortam gerekir diye... 

Bir filmin rahatsız edici olması o filmin puanını düşüren bir faktör müdür, yoksa yarattığı o tekinsiz atmosferle, kullanılan görüntüler ve ses miksajıyla hedefine ulaştığı için aslında bir yönetmen başarısı mı söz konusudur? Galiba ikincisi. Daha henüz geçen sene Hereditary ile bizi tedirgin eden Ari Aster, yine zaman zaman gözümüzü perdeden kaçıracak kadar yoğun bir gerilimin, giderek bir karabasanın içine bizi sürüklüyor. Bazen sıra dışı bir korku filminin başarısını belirleyen asıl faktör, filmin bizi beş dakikada bir yerimizden zıplatması değil, bazı sahnelerin aklımıza takılıp kalması oluyor. Midsommar, işte bu türden bir akılda kalma gücüne sahip. En son Fighting with My Family'de buradakinden çok farklı bir rolde, bir WWE güreşçisi olarak izlediğim genç İngiliz oyuncu Florence Pugh'un da filme çok şey kattığı kesin. 

Midsommar'ın sinema sanatı açısından çeşitli cevherler içerdiğini kabul etmekle birlikte, bu diken üstünde geçen tecrübeyi bir kez daha deneyimlemek ister miyim sorusuna cevabım hayır. Ari Aster yapacağı işleri merakla bekleyeceğim bir yönetmen olmaya devam edecek, ama sanırım filmlerini hep sadece bir kez izleyebileceğim.

Benim Notum: 7,5 / 10

Yönetmen : Ari Aster
Senaryo    : Ari Aster
Oyuncular: Florence Pugh, Jack Reynor, Will Poulter