31 Mayıs 2022

Mayıs Filmleri

 



Mayıs ayında izlediğim filmler ve puanlarım:







The Bad Guys 6,5




Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2022'de izlenen film adedi: 58



Top Gun: Maverick

 



Top Gun Maverick yedinci sanatta nadir rastlanan bir durumu gerçekleştiriyor ve orijinalinden daha iyi bir devam filmi olmayı başarıyor. Joseph Kosinski'nin filmi 36 yıl önceki ilk Top Gun'ı izlemiş olan biz 50 yaş üstü kuşağa bol bol nostaljik duygular yaşatırken, şimdiki gençlerin anne-babaları çocukken vizyona girmiş bir filmi umursamayabileceklerini de akılda tutuyor. 

Her ne kadar popüler kültürde bir kilometre taşı haline gelmiş olsa da, ilk Top Gun'daki hava savaşı sahneleri yeterince iyi çekilmemişti. Yönetmen Kosinski bu eksiği gidermiş. Maverick'teki hava manevraları gerçekten heyecan verici hatta zaman zaman nefes kesici. Kokpit içi kameralar seyirciye gerçek bir "oradaydım" hissi veriyor, bilgisayar efektlerinin mümkün olduğunca az kullanılması kararı da yapaylığı önlüyor, çekimlerdeki sahicilik duygusunu arttırıyor. 

Havadaki it dalaşı sahneleri göz kamaştırıcı olsa da, bu filmde Top Gun hayranlarını duygusal açıdan en çok etkileyecek bölüm hiç şüphesiz Maverick ile Ice Man arasındaki o basit yüz yüze görüşme sahnesi olacak. Aktör Val Kilmer'ın gırtlak kanseriyle gerçek hayattaki mücadelesini Amiral Kazansky'nin hikayesinin üzerine bindiren senaryo ile film bu beş dakikalık bölümde yüreğimize bam telinden dokunmayı başarıyor. Val Kilmer da başarılı kariyerine sağlık sorunları nedeniyle zorunlu olarak veda ederken herhalde bundan daha güzel bir jübile hediyesi düşünemezdi.  

Sonuç olarak Top Gun Maverick bizi 90'ların The Rock, Con Air, Armageddon tarzı eski usül aksiyon filmlerine geri döndüren bir eğlencelik. Evet belki bütün sürprizleri tahmin edilebilir, belki fazlaca klişelere bulanmış ve belki biraz testosteron yüklü  ama itiraf edeyim ki yine de izlemesi keyifli bir macera. Hele ki bir sinemanın büyük perdesinde...

Benim Notum: 7,5 / 10

 

12 Mayıs 2022

Doctor Strange in the Multiverse of Madness



Sam Raimi'nin Marvel sinematik evrenine neler katacağını görmeyi merakla bekliyordum. 1980'lerde şimdi artık bir kült haline gelmiş korku klasiği The Evil Dead filmini çeken, 2000'lerde ise yönettiği Tobey Maguire’lı Spider-Man üçlemesi ile Marvel çizgi roman dünyasına ilk adımını atan (o zamanlar MCU yoktu) bu kendine has usta yönetmen neredeyse 10 yıllık bir aranın ardından sinemaya Doctor Strange ile geri dönüyor. Multiverse of Madness artılarının yanı sıra eksikleri de olan bir film. Önce artılar diyelim:

Bir kere bu kesinlikle bir Sam Raimi filmi. Raimi kullandığı renk paletiyle, tuhaf kamera açılarıyla, enerjisiyle, bir korku filmini aratmayan sahneleriyle ve elbette zombileriyle filme kendi damgasını vurmayı başarıyor. Yakın zamandan bir örnek vermek gerekirse, düşük bütçeli filmlerdeki başarıları sonrasında Marvel stüdyoları tarafından istihdam edilen Oscarlı yönetmen Chloe Zhao (Nomadland) Eternals'ın harala gürelesi içinde kaybolup gitmişti. Burada ise öyle olmuyor. Yönetmen Sam Raimi, hikâyenin paralel evrenler arasında geçmesini eğlenceli hale getirmeyi başarıyor. Her evreni kendi estetiği ve grafik diliyle kuruyor. Filmin gerçeküstü olaylar, sihirler büyüler ile dolu fantastik dünyası da yönetmenin görsel yeteneğini sergilemesi için bir fırsat yaratıyor.

Görsel olarak filmin güçlü yanları inkar edilemez. Öte yandan, film senaryo anlamında yer yer tökezliyor. Yukarıda Sam Raimi'nin tarz olarak filme damgasını vurduğunu söyledim ama iş olay örgüsüne geldiğinde yönetmen stüdyo yöneticilerinin "hikayeye şunu da ekleyelim, bunu da ekleyelim" direktiflerine sanki pek direnememiş gibi. İlgi çekici bir açılışın ardından, filmin ortalarına denk düşen bir yerlerde yaklaşık yarım saatlik bir bölüm var. Farklı çizgi roman hikayelerinden kahramanların bir görünüp bir kaybolduğu, birçok sürpriz yumurta içeren bu bölüm hemen sadece Marvel fanlarına "aa bak o da varmış" dedirtmek için hikayeye monte edilmiş gibi görünüyor. O bölümü filmden çıkarın, filmin ana öyküsünde hiçbir eksiklik hissedilmez. Birkaç ay önce izlediğimiz ve benim bayıldığım Spider-Man No Way Home'da da birçok nostaljik sürpriz vardı ama oradaki fan servisi bir amaca hizmet ediyor, filmin anlatmak istediği hikayeye katkıda bulunuyordu. Burada ise sanki Sam Raimi filmini çekip teslim ettikten sonra Marvel yöneticileri "üstad, seyircimiz bizden sürpriz bekler, şimdi şuraya şöyle bir bölüm ekleyelim" demiş gibiler. 

Neyse ki, üçüncü perdede Raimi yine ustalığını konuşturuyor ve o çok farklı vizyonu ile filmi kurtarmayı başarıyor. Bu bölümde notaların birer silah olarak kullanıldığı bir müzikal kapışma sahnesi gibi müthiş yaratıcı buluşlar filmden alınan keyfi arttırıyor. Doctor Strange in the Multiverse of Madness kötü bir film değil, baştan sona sıkılmadan izledim. Ama bir gün bu filmin Director's Cut versiyonu çıkarsa, onun bu önümüzdeki üründen çok daha iyi olacağından da eminim.   

Benim Notum: 7 / 10