31 Temmuz 2016

60. Wolf Totem

Yaklaşık otuz sene önce, benim de liseden yeni mezun olduğum yıllarda, Türkiye'de -ilginç bir şekilde- pek sevilen ve sinemalarda haftalarca oynayan bir Ayı (L'ours) filmi vardı, bilmem hatırlar mısınız? İşte o filmin, artık 73 yaşına gelmiş yönetmeni Jean-Jacques Annaud yıllar sonra kamerasını yine vahşi doğaya çeviriyor. Bu kez başrolde Moğolistan kurtları var. 1967'de Çin Kültür Devrimi sırasında iki Çinli üniversite öğrencisi göçebe Moğollara Mandarin dilini ve kültürünü öğretmek üzere komünist rejimin kontrolü altındaki İç Moğolistan’a gönderiliyorlar. Başta sudan çıkmış balık gibi şaşkın şaşkın dolanan şehirli gençlerimiz, zamanla bu göçebe halkın doğayla ve özellikle de kurtlarla kurdukları uyumun bir parçası oluyorlar. Ne var ki partinin yerel yöneticileri yaptıkları bazı sorumsuz hamlelerle bu mükemmel dengeyi bozuyorlar ve "tabiat ana" bir şekilde intikamını alıyor. Ekolojik mesajlarla dolu öykü bize bu gezegenin en tehlikeli canlısının insan olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Annaud'un filmi öncelikle uçsuz bucaksız Moğolistan steplerini kadrajına alan mükemmel görüntüleri ile dikkati çekiyor. Ancak filmin temposu ve hikaye anlatımı görüntüler kadar sağlam değil. Özellikle Çinli oyuncuların abartılı oyunları da etkileyiciliğe zarar veriyor. Sonuç olarak, Wolf Totem belgesele yaklaştığı ölçüde başarılı olan, ancak diyaloglu bölümler başladığında kazandığı artı puanların bir kısmını kaybeden yarı-belgesel tarzda bir yapım.

FRAGMAN

Wolf Totem (2015) on IMDb

Benim Notum: 6,5 / 10

 

26 Temmuz 2016

59. The Boss

Şan ve şöhretin zirvesindeyken "insider trading" nedeniyle hüküm giyen zengin bir patron, hapisten çıktıktan sonra çevresinde kimsenin kalmadığını görüyor ve bir zamanlar hayatı zindan ettiği eski asistanının gönlünü almaya çalışıyor. Melissa McCarthy zaman zaman komik olmayı başarabilen bir kadın. Ama artık sürekli aynı rolleri oynamaktan vazgeçmeli. Bir de mümkünse, yönetmen olarak aynı zamanda kocası olan yeteneksiz Ben Falcone ile çalışmaktan uzak durmalı. Bu uc uca eklenmiş düşmeli kalkmalı vitaminsiz skeçler çorbasında, McCarthy'nin komedik meziyetleri dahi kötü senaryoyu kurtarmaya yetmiyor.

FRAGMAN

The Boss (2016) on IMDb

Benim Notum: 4 / 10

19 Temmuz 2016

58. Hardcore Henry

Hardcore Henry aslında oldukça orjinal bir fikirden yola çıkıyor: Moskova doğumlu yönetmen Ilya Naishuller'in bu ilk filmi, baştan sona tamamen birinci şahıs bakış açısı ("first-person-POV") ile çekilmiş bir aksiyon filmi. Yani 96 dakikalık filmin tamamını kahramanının göz hizasına yerleştirilmiş bir kameradan izliyorsunuz. Ne demek istediğimi aşağıdaki fragmana tıklayarak daha iyi anlayabilirsiniz. Başta ilginç gelen bu teknik yirminci dakikadan itibaren orjinalliğini yitirmeye başlıyor. Naishuller daha önce çektiği kısa filmlerde ve müzik videolarında da aynı tekniği kullanmış. Dört dakikalık bir videoda seyirciyi etkileyebilecek bu çekim tarzı, bir buçuk saatlik bir uzun metraj filmde yorucu olabiliyor. Bir kere herşeyi tek bir açıdan gördüğümüz için aksiyonu tam olarak anlayamıyoruz. Örneğin bir dövüş sahnesinde ne olduğunu tam olarak kavrayamıyoruz. Sonuç olarak geriye 96 dakika boyunca Call of Duty tarzı bir FPS playstation oyununu kaydetmişler de bize izletiyorlarmış gibi bir izlenim kalıyor.

FRAGMAN

 Hardcore Henry (2015) on IMDb

Benim Notum: 6 / 10

18 Temmuz 2016

57. Zootopia


Zootopia, ilk bakışta konuşan hayvanlardan oluşan bir dünyayı anlatan tatlı sevimli eğlenceli, çocukların pek seveceği bir Disney animasyonu gibi görünüyor. Buraya kadar saydığım sıfatlar geçerli. Ama Zootopia bunların yanında çok daha fazla söyleyeceği şeyi olan, neredeyse daha çok büyüklere hitap eden temalarla haşır neşir ve şaşılacak derecede bol katmanlı bir film. Byron Howard'ın yazıp yönettiği yapım, günümüzde dünyanın -ülkemiz dahil- pek çok yerinde karşı karşıya kaldığımız, ırkçılık ve önyargılar kaynaklı ayrımcılık gibi sorunlar ile ilgili yaman mesajlar veriyor. Üstelik de bunu parmağı gözümüze sokmadan, gayet komik sahnelerle dolu bir macera eşliğinde yapmayı başarıyor. En çok güldüren sahnesi ise Motorlu Taşıtlar Bürosu’nda çalışan ‘tembel hayvanlar' bölümü. Zootopia yılın en iyi animasyonlarından biri. Çocuğunuza mutlaka izletin, ama onunla birlikte izlerken siz de dikkat kesilin, çay koymaya filan gitmeyin.


Zootopia (2016) on IMDb


Benim Notum: 7,5 / 10





13 Temmuz 2016

56. The VVitch: A New-England Folktale

1630'lu yıllarda İngiltere'den Amerika'ya göç etmiş beş çocuklu koyu protestan bir aile New England bölgesindeki bir ormanın kenarında kendilerine küçük bir çiftlik evi kuruyorlar. Yeni doğmuş bebeklerinin esrarengiz bir biçimde kaybolması ve dindar ailenin pek bir inandığı cadı hikayeleri ile birlikte ailemizin hayatı bir tür cehenneme dönüşmeye başlıyor. The VVitch değişik bir korku filmi. Filmin asıl meselesi, korkunç sahneleri ardı ardına sıralamak yerine, yaşanan trajik bir olayın bağnazlıkla yobazlık arasında gidip gelen bir aile üzerindeki etkilerini sergilemek. Bu anlamda, korkudan ziyade bir psikolojik gerilim filmi olduğu da söylenebilir. Sanat yönetmenliğinden gelen Robert Eggers bu ilk filminde gerçekten ürkütücü bir atmosfer yaratmayı başarmış. Ama mısırları patlatıp "şöyle hop oturup hop kalkacağımız bir korku filmi izleyelim" diyerek ekran karşısına geçenleri (sinemaya gidenleri diyemiyorum çünkü Türkiye'de gösterime girmeyecek) uyarmam lazım: Bu çok yavaş ilerleyen bir film. Sonuç olarak, kurgusuyla, sinir bozan müziği ile bilinçli olarak rahatsız edici olmayı tasarlamış, seyircisine hiç aydınlığı ve huzuru yaşatmayan bir yönetmenlik girişimi karşımızdaki. Sundance Film Festivalinde en iyi yönetmen ödülünü kapmayı başaran Robert Eggers'ın ileride çok ismini duyacağımız kesin. The VVitch ise, iyi çekilmiş iyi oynanmış kaliteli bir yapım olduğunu kabul etmekle birlikte, herkese önerebileceğim bir film de değil.

FRAGMAN

The Witch (2015) on IMDb

Benim Notum: 6,5 / 10

12 Temmuz 2016

55. Hail, Caesar!

Ethan ve Joel Coen biraderlerle ilişkim biraz karmaşıktır: Yaptıkları işler arasında Fargo (1996) ve No Country for Old Men (2007) gibi "bütün zamanların en sevdiğim filmleri" listesine sokabileceğim başyapıtlar olsa da, diğer çoğu Coen kardeşler filmi için tepkim, ağzımdan çıkacak bir "mmeeh!" sesi ile özetlenebilir. Hail Caesar da bu ikinci gruba giriyor. 1950'li yılların Hollywood'unda büyük bir film stüdyosunun iş bitirici prodüktörü Eddie Mannix'in (Josh Brolin) oyuncularla ilgili bazı skandalları örtbas etme çabalarını anlatan kara komedi denemesi Hail Caesar'da George Clooney'den Scarlett Johansson'a, Ralph Fiennes'tan Chaning Tatum'a bir dizi ünlü oyuncu üçer beşer dakika görünüp kayboluyor. İşin içinde Coen'ler olunca iyi yazılmış diyaloglarla karşılaşmak sürpriz değil. Yer yer gerçekten komik ve akılda kalıcı sahneleri de var filmin. Ancak yukarıda bahsettiğim kalabalık kadro ve bir sürü anlamsız ve gereksiz yan hikaye odağın kaymasına yol açıyor ve filme bağlanmayı zorlaştırıyor. Coen biraderler 50'lerin Hollywood'una bir hasret mektubu yazmak istemişler, ama fazla kişisel ve sadece kendilerinin tam olarak tadını çıkarabileceği bir ürün olmuş.

FRAGMAN

Hail, Caesar! (2016) on IMDb

Benim Notum: 6 / 10



8 Temmuz 2016

54. Independence Day: Resurgence

Filmin yandaki afişinde "hazırlanmak için yirmi yılımız vardı" diyor. Anlaşılan filmin yönetmeni Roland Emmerich bu hazırlananlara dahil değil, o aylak aylak dolanmış. Emmerich ta 1996 yılındaki ilk filmin aynısını bir kez daha çekmiş, üstüne hiçbir yenilik, hiçbir orjinal fikir koymadan. Neredeyse diyaloglar bile aynı. Yirmi yılda çekim teknikleri, özel efektler filan gelişmiştir deseniz, pek öyle de hissettirmiyor perdede gördüklerimiz. Film sanki 1997 yılında çekilmiş gibi. İlk filmdeki oyunculardan Bill Pullman ve Jeff Goldblum geri dönmüşler. Dönmeyenlerden Will Smith'in yokluğu ise bariz hissediliyor. Onun yerine getirilen ve oğlunu oynayan aktör Jessie T. Usher ruhsuz ve renksiz. Genelinde tüm oyuncularda da bir enerji eksikliği var. Tamam, ilk Independence Day de öyle IQ seviyesi çok yüksek bir yapım değildi belki, ama en azından eğlenceliydi. Bu filmde o eğlence duygusu da yok. Tahminim Will Smith senaryoyu okudu ve "aman bu felaketten uzak durayım" dedi. Verdiğim notun birazı Jeff Goldblum, birazı da kraliçe uzaylının olduğu sondaki aksiyon sahneleri için.

FRAGMAN

Independence Day: Resurgence (2016) on IMDb

Benim Notum: 4 / 10



  

1 Temmuz 2016

53. The Conjuring 2


İtiraf ediyorum, sinemadan çıktıktan sonra akşam vakti arabamla eve dönerken, dikiz aynasından arka koltuğa bakmaya korktum. Korku sinemasının en çok tekrarlanan teması olan "perili ev" hikayesini kimbilir kaçıncı kez ziyaret edip, böylesine orjinal ve etkileyici olmayı başardığı için Çin asıllı Avustralyalı yönetmen James Wan'ı tebrik etmek lazım. Wan bu etkileyiciliği öncelikle kullandığı kamera açıları ve kamera hareketleri ile sağlıyor. Sinematografi ve ses dizaynındaki ustalık sayesinde belki de daha önce yüz kez gördüğünüz "evin karanlık odasındaki kötü ruh" sahnesi izleyene yepyeni ürpertiler hissettirebiliyor. Çok iyi yazılmış bir senaryo ve Vera Farmiga, James Wilson gibi üst düzey oyuncular, teknik departmanın başarısına yardımcı oluyor. Bu iki oyuncu korku filmlerinde görmeye alıştığımız, kartondan "kullan-at" karakterler değiller. Onların üstün performansları sayesinde Warren çiftini daha iyi anlıyor ve onların bu cehennemden sağ çıkmalarını gönülden istiyoruz. 

James Wan artık "takip edilmesi gereken yönetmenlerim" arasına girmiştir. Sanıyorum ilk defa bir korku filmi yıl sonu Top 10 listemde yer alacak. "Birincisini izlemedim" diye dert etmeyin, devam eden bir hikaye değil. Ben ilk Conjuring'i de beğenmiştim, ama bu kesinlikle daha iyi. The Conjuring 2 yaz aylarının tembel vizyon takvimi içerisinde sürpriz şekilde çıkıp gelen bir cevher. 


The Conjuring 2 (2016) on IMDb


Benim Notum: 8 / 10