Birkaç yıl önce Brezilya yapımı bir aksiyon filmi (Tropa de Elite) için bu blogda aynen şöyle yazmıştım "zaman zaman böyle farklı kıtalardan, farklı ülke sinemalarından iyi örnekler izlemek insanda nefes açıcı bir etki yaratıyor, bir tür aydınlanma sağlıyor". İşte hayatımda ilk defa müşerref olduğum Endonezya sinemasından müthiş bir film!.. Filmin yanda da göreceğiniz afişinin tam ortasında bir Amerikalı eleştirmenin "son on yılın en iyi aksiyon filmi" notunu görünce "yok artık! yine her zamanki pazarlama numarası" demiştim içimden. Öyle değilmiş, filmi izledikten hemen sonra şunu yazabilirim ki, evet, The Raid benim şimdiye kadar izlediğim en iyi aksiyon filmlerinden biri.
Film aslında son derece basit bir öyküye sahip: Jakarta'nın banliyösünde, çirkin bir dev bina yasa dışılığın merkezi olmuş ve tümüyle bir mafyanın yönetimine geçmiş. Polis örgütünden bir komando takımı binaya sızıp bu amansız suç şebekesini çökertmeyi deniyor ve binanın içinde çarpışma başlıyor. Endonezya'nın geleneksel dövüş sanatı Silak ile ilgili bir belgesel çekmek üzere bu ülkeye giden ve orada yerleşip kalan Galler doğumlu yönetmen Gareth Evans, bu sade senaryodan tıkır tıkır işleyen bir aksiyon yaratmayı başarmış. Bunu da büyük ölçüde koreografisi çok iyi yapılmış Silak sekanslarına borçlu. Filmin kamera arkası yapım hikayesinde, tek bir dövüş sahnesinin üç günde çekildiğini okumuştum; bu emek gerçekten belli oluyor. Hiçbir teknolojik destek içermeyen yakın dövüş sahneleri belki çok vahşi, ama çok gerçekçi. Yönetmenin Quentin Tarantino ve Luc Besson karışımı bir tarzı olduğunu da belirtmeli.
Bu filme verdiğim çok yüksek puanı yadırgayanlar ve "aman canım nesi var işte, durmadan birbirini doğrayan adamlar" diye burun kıvıranlar çıkacaktır. Öncelikle filmin Sundance ve Toronto gibi prestijli film festivallerinde ayakta alkışlandığını, hatta Toronto'da bir de ödül aldığını araya sıkıştıralım. İster son derece duygusal bir melodram olsun isterse böyle patada kütede bir dövüş aksiyonu, ben bir filmde neye bakarım: Baştan sona kadar ilgimi ayakta tutmasına, içinde yaratıcı küçük detaylar barındırmasına, kurgusuna, müziğine. The Raid insanı şaşırtan, hatta allak bullak eden bir film. 100 dakika boyunca büyülenmişçesine koltuğuma yapışıp kaldım. Ekranda şiddet sahneleri görmekten hoşlanmayanları uyaralım, adrenalin iğnesi isteyenleri ise ön sıralara alalım. (8,5)
Film aslında son derece basit bir öyküye sahip: Jakarta'nın banliyösünde, çirkin bir dev bina yasa dışılığın merkezi olmuş ve tümüyle bir mafyanın yönetimine geçmiş. Polis örgütünden bir komando takımı binaya sızıp bu amansız suç şebekesini çökertmeyi deniyor ve binanın içinde çarpışma başlıyor. Endonezya'nın geleneksel dövüş sanatı Silak ile ilgili bir belgesel çekmek üzere bu ülkeye giden ve orada yerleşip kalan Galler doğumlu yönetmen Gareth Evans, bu sade senaryodan tıkır tıkır işleyen bir aksiyon yaratmayı başarmış. Bunu da büyük ölçüde koreografisi çok iyi yapılmış Silak sekanslarına borçlu. Filmin kamera arkası yapım hikayesinde, tek bir dövüş sahnesinin üç günde çekildiğini okumuştum; bu emek gerçekten belli oluyor. Hiçbir teknolojik destek içermeyen yakın dövüş sahneleri belki çok vahşi, ama çok gerçekçi. Yönetmenin Quentin Tarantino ve Luc Besson karışımı bir tarzı olduğunu da belirtmeli.
Bu filme verdiğim çok yüksek puanı yadırgayanlar ve "aman canım nesi var işte, durmadan birbirini doğrayan adamlar" diye burun kıvıranlar çıkacaktır. Öncelikle filmin Sundance ve Toronto gibi prestijli film festivallerinde ayakta alkışlandığını, hatta Toronto'da bir de ödül aldığını araya sıkıştıralım. İster son derece duygusal bir melodram olsun isterse böyle patada kütede bir dövüş aksiyonu, ben bir filmde neye bakarım: Baştan sona kadar ilgimi ayakta tutmasına, içinde yaratıcı küçük detaylar barındırmasına, kurgusuna, müziğine. The Raid insanı şaşırtan, hatta allak bullak eden bir film. 100 dakika boyunca büyülenmişçesine koltuğuma yapışıp kaldım. Ekranda şiddet sahneleri görmekten hoşlanmayanları uyaralım, adrenalin iğnesi isteyenleri ise ön sıralara alalım. (8,5)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder