31 Mayıs 2023

Mayıs Filmleri

 



Mayıs ayında izlediğim filmler ve puanlarım:



Air 8

Sisu 7,5






Alcarràs 7







Film isimlerinin üstüne tıklayarak, o filmle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz.

2023'te şu ana kadar izlediğim film adedi: 61

30 Mayıs 2023

Sisu



II.Dünya Savaşı'nın sonlarında, kuzey Finlandiya'nın uçsuz bucaksız ıssız doğasında altın madenciliği yapan 60 yaşlarında bir adam, bulduğu altınları şehirdeki bankaya götürmeye çalışırken, yolu ülkeden çekilmekte olan Nazi askerleri ile kesişir. Naziler adamın altınlarına el koymak isterler, ama bilmedikleri bir şey vardır: karşılarındaki kişi savaşta 300 düşman askerini tek başına öldürmüş eski bir komandodur ve asla pes etmeyecektir. 

Finli yönetmen Jalmari Helander'in filmi spaghetti western sosuna batırılmış Nazi döneminde geçen bir John Wick macerası olarak özetlenebilir. Sisu'nun çok sade bir hikayesi var ve lafını hiç uzatmıyor, derdini 90 dakika içinde anlatıp çıkıyor. Film sonrası sohbetlerde mutlaka Tarantino'nun adı geçecektir. Gerçekten de gerek filmin geneline yayılmış o western dokusu, gerekse de bölüm başlıkları ile kesilen hikaye anlatımı Tarantino tarzını fazlasıyla hatırlatıyor. Ancak yazar yönetmen Helander bir röportajında Sisu için asıl ilham kaynağının ilk Rambo filmi First Blood olduğunu söylemiş. Benzerlikleri görmek zor değil: John Rambo da ilk filmde avdan avcıya dönüşen bir anti-kahramandı ve -yöntemleri buradaki amcamız kadar acımasız olmasa da- kötü adamları öteki tarafa göndererek seyircinin sempatisini kazanıyordu. 

Sisu, özellikle John Wick tarzı bol şiddet içerikli aksiyon filmlerini sevenleri fazlasıyla tatmin edecek, vahşi ve sürükleyici bir intikam hikayesi.


Benim Notum: 7,5 / 10
 

28 Mayıs 2023

Air

 



Çocukluk arkadaşları Matt Damon ve Ben Affleck'i bir kez daha bir araya getiren Air, 1984 yılında Nike şirketinin Michael Jordan ile sözleşme imzalama sürecini anlatıyor. O yıl Michael Jordan daha sonra bir efsaneye dönüşecek olan profesyonel kariyerinin henüz başındadır. Nike firmasının yönetim kurulu üyeleri NBA draft listesindeki başka oyunculara yatırım yapılmasını istemektedirler. Üstelik Jordan'ın kendisi de Nike yerine Adidas'ı tercih etmektedir. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen, Jordan'da çok büyük bir potansiyel gören şirketin yetenek avcısı Sonny Vaccaro (Matt Damon), onu firmaya getirebilmek için bütün riskleri alacaktır.   

Ben Affleck'in yönettiği Air'ı bir spor filmi gibi düşünmeyin. Basketbol ile hiç alakası olmayanlar da bu filmden çok keyif alabilir. Çünkü bu daha çok şirket içi dinamikler, iş dünyasında atılan taklalar ve herhangi bir projeyi başarıyla sonuçlandırabilmek için yapılan fedakarlıklarla ilgili bir hikaye. Affleck'in filmi, seyircisine, toplantı odası oyunlarının sahadaki maçlar kadar gergin, öngörülemez ve heyecan verici olabileceğini hatırlatıyor. Hikayenin sonunu çok iyi bildiğimiz halde filmi baştan sona ilgiyle takip ediyoruz, çünkü o sona nasıl gelindiğini merak ediyor ve hiç bilmediğiniz detayları keşfediyoruz.

Filmin en güçlü noktalarından biri diyaloglar. Henüz ilk senaryosunu yazan Alex Convery'nin bu denli sağlam bir iş çıkarmış olması şaşırtıcı. Bu etkileyici diyalogları hayata geçirmede elbette her biri üst düzey performans gösteren oyuncuların büyük payı var. Özellikle, orta yaşlı ve hafif  göbekli bir adam olarak karşımıza çıkan Matt Damon yıllar geçtikçe ne kadar çok yönlü bir oyuncu olduğunu bize kanıtlıyor. 'Her zaman güvenilir' Viola Davis de ona eşlik ediyor.  

Air, iyi yazılmış, iyi oynanmış, iki saatlik nostaljik bir eğlence. Şu anda Amazon Prime'da izleyebilirsiniz. Kaçırmayın. 


Benim Notum: 8 /10

13 Mayıs 2023

Guardians of the Galaxy Vol. 3




Guardians of the Galaxy 3 kesinlikle üçlemenin en sevdiğim bölümü oldu. Bunun iki temel nedeni var: Birincisi filmden keyif almanız için Marvel sinematik evrenine hakim olmanız gerekmiyor. Avenger'lardan herhangi biri çıkıp gelmiyor, çoklu evren muhabbetine hiç girilmiyor, yeni düşman Kang'den bir kere bile bahsedilmiyor. Hatta daha önceki Guardians bölümlerini dahi izlememiş olabilirsiniz. Bu tamamen kendi ayakları üstünde duran, başı sonu belli, tekil bir hikaye.  

En sevdiğim bölüm dememin ikinci sebebi ise şu: 2017'de gösterime giren Guardians of the Galaxy, Marvel evreninde mizah duygusunu ön planda tutan ilk macera olarak bir çığır açmıştı. Ancak ilk filmde başlayan ve daha sonra ikinci filmde artarak devam eden bu sürekli komik olma çabası, bu ayarsız şakacılık hali bence senaryoya zarar veriyordu ve iki filmde de beni filmin akışından biraz kopartmıştı. Yönetmen ve senaryo yazarı James Gunn bu kez bu "hayat bayram olsa" modundan çıkmayı başarmış. Çok da isabet olmuş. Bölüm 3 yer yer hüzünlü ama çok içten bir hikaye anlatıyor. İlk filmde nedense pek ısınamadığım rakun Rocket bu kez öykünün tam merkezine yerleştiriliyor ve yer yer çok dokunaklı bir orijin hikayesi ile kalbimizi ele geçirmeyi başarıyor. 

Filmdeki kahramanların karakter gelişimi çok iyi çizildiği için, onların başına neler geleceğini önemsiyoruz, yaşadıkları gerilimi ve karşılaştıkları riskleri anlayabiliyoruz. Gunn'ın kendine özgü hikaye anlatma tarzı ve yönetmenliği, güçlü bir oyuncu kadrosuyla birleşince, üçlemeye çok tatmin edici bir final ortaya çıkmış. Çok beğendim.  

Filmi şu anda sinemalarda izleyebilirsiniz.


Benim Notum: 8 / 10    

 

7 Mayıs 2023

Evil Dead Rise

 



İlk Evil Dead 1981 yılında Sam Raimi tarafından çekilmiş, film zaman içerisinde bir korku kültü haline dönüşmüştü. Üstad daha sonra serinin ikinci ve üçüncü filmlerini de yönetti. 2013 yılında Sam Raimi'nin bu kez yapımcı olarak göründüğü bir remake yapıldı. Evil Dead evreninde geçen bu beşinci filmde ise Raimi ve orjinal serinin başrol oyuncusu veteran aktör Bruce Campbell yine yapımcılığı üstlenirken, yönetmen koltuğu İrlandalı genç yönetmen Lee Cronin'e teslim edilmiş. Cronin de fena iş çıkarmamış doğrusu. Özellikle bazı kamera hareketleri Sam Raimi tarzını fazlasıyla hatırlatıyor. Öyle ki, bir ara "acaba Raimi usta dayanamayıp kameranın arkasına mı geçti" dedim kendi kendime.

Evil Dead Rise her şeyden önce 80'lerin o bol kanlı ve pratik efekt dediğimiz bilgisayardan ziyade makyaj ve gerçek aksesuar desteğine dayanan filmlerine bir geri dönüşü temsil ediyor. Gerçekten de son yıllarda hiçbir modern korku filminde bu kadar çok kanla karşılaşmamıştık herhalde. Her ne kadar Evil Dead Rise bir miktar kara mizah içerse de, Cronin Sam Raimi'nin ikinci ve üçüncü filmlerde yaptığı gibi bir absürd komedi yolunu tercih etmiyor. Bu ilk Evil Dead filmine benzer şekilde daha katıksız saf bir korku filmi. Bu kez olayların aile bireyleri arasında gerçekleşmesi işleri biraz daha ilginçleştiriyor ve bu tür korku filmlerinde sık sorulan "neden o evden çekip gitmiyorlar" sorusunu geçersiz kılıyor. 

Evil Dead Rise sağlam bir devam filmi. Her bünyeye göre olmasa da serinin ve şiddet yüklü korku öykülerinin müdavimlerini kesinlikle memnun edecektir. Bu yazının yazıldığı tarih itibarı ile filmi sinemalarda izleyebilirsiniz.

Benim Notum: 7,5 / 10