30 Mart 2016

28. The Lady in the Van

İngiliz oyun yazarı Alan Bennett'in, evinin önüne park etmiş bir minibüsün içinde yaşayan hafif meczup yaşlı bir kadınla kurduğu beklenmedik arkadaşlığı anlatan The Lady in the Van, 1970'lerde Londra'da gerçekten yaşanmış bir olayı anlatıyor. Üç hafta kalmak üzere minibüsünü park eden kadın, tam on beş yıl boyunca o sokakta ve o minibüsün içinde yaşıyor. Elbette bu huysuz ihtiyarın geçmişi ile ilgili bir takım sırlar vardır ve film ilerledikçe ünlü bir piyanistlikten rahibeliğe uzanan bu ilginç hayatın detaylarını yazarla birlikte öğreniriz. Çekimleri Camden Town'da olayların geçtiği sokakta ve Alan Bennett'in gerçek evinde yapılmış olan filmdeki performansı 82 yaşındaki Maggie Smith'e bir Altın Küre adaylığı kazandırmıştı. Hatta yıllardır Amerika'ya ayak basmamış olan veteran aktris bu seneki törene katılacağını açıklayınca "acaba ödülü o mu alacak" diye epey bir spekülasyon da olmuştu. "Maggie Smith" deyince belki hemen beyninizde bir ışık yanmayabilir, ama kadının yüzünü gördüğünüzde (aşağıdaki fragmana bir tıklayınız) mutlaka daha önce bir yerlerde izlemiş olduğunuzu farkedeceksiniz. Tam altmış yıldır İngiliz dizilerinde ve filmlerinde oynayan bu emektar tiyatro oyuncusu herhalde son nefesini de kamera karşısındayken verecek. Maggie Smith bu filmi izlemek için en önemli nedenlerden biri. Onun dışında da filmin fazla bir numarası yok zaten.

FRAGMAN

The Lady in the Van (2015) on IMDb
   
Benim Notum: 6 / 10

29 Mart 2016

27. The Good Dinosaur

"Ya o göktaşı dünyamıza çarpmasaydı" varsayımından hareket ederek, dinozorlarla ilk insanların aynı çağda yaşadığı bir dünyaya gidiyoruz. Bazı aksilikler sonucu ailesinden ayrı düşmüş Arlo adında 11 yaşlarında bir dinozor, evinin yolunu bulmaya çalışıyor. Bu yolculuğunda ona yeni tanıştığı bir çocuk eşlik ediyor. Bu hayali dünyada roller biraz değişiyor, dinozor Arlo insan gibi konuşup düşünürken, çocuk daha çok sanki bir yavru köpek gibi davranıyor. Pixar'ın Inside Out'tan sonra aynı yıl içerisinde çıkardığı ikinci film olan The Good Dinosaur, Inside Out kadar iyi bir film değil. Anlatılan hikaye daha önce milyon kez izlemişiz hissi yaratıyor. Ancak filmin görselliğine diyecek yok. Pixar şirketi grafik konusundaki üstünlüğünü yine konuşturuyor. Özellikle doğa görüntüleri sanki bilgisayarda üretilmiş değil de, normal bir kamerayla gerçekten dağlarda ovalarda çekilmiş gibi. The Good Dinosaur, Disney Pixar'ın klasikleri arasına girmeyecek olsa da, 5-12 yaş arası çocuklarınızla birlikte izlenebilecek iyi bir aile eğlenceliği.

FRAGMAN

The Good Dinosaur (2015) on IMDb

Benim Notum: 6,5 / 10

  

28 Mart 2016

26. Concussion

Will Smith'in başrolde oynadığı Concussion, Nijerya'dan ABD'ye göç etmiş idealist patolog Dr. Bennet Omalu'nun Amerikan futbolunu yöneten kurum NFL ile karşı karşıya geldiği gerçek bir olayı anlatıyor. Omalu, Amerikan futbolu oyuncularının normal oyun sırasında karşılaştıkları tekrarlanan kafa travmaları sonucunda beyinlerinde oluşan hasar hakkında bir araştırma yapıyor ve NFL'in bu sağlık riskini oyunculardan özellikle sakladığını ortaya çıkarıyor. Konu aslında ilginç, ama yönetmen Peter Landesman bu ilginç hikayeyi nedense bağıra bağıra anlatmayı tercih etmiş. Will Smith abartılı bir oyun sergiliyor. Film boyunca susmayan, yerli yersiz dramatikleşen bir müzik kafa şişiriyor. Sanki bir bilimsel araştırma öyküsü değil de, Michael Bay imzalı bir aksiyon filmi izliyoruz. Ama ortada bir aksiyon filan da yok. Sırf romantizm olsun diye senaryoya atılan kız arkadaş figürü de yapay duruyor. Becerikli bir yönetmenin elinde, daha soğukkanlı ve daha az ağdalı bir anlatımla bu malzemeden çok iyi bir film çıkabilirmiş. Örneğin hemen akla geliveren bu senenin Oscarlı filmi ve yine gerçek bir araştırmayı anlatan Spotlight gösterişsiz ama yere sağlam basan tarzıyla bahsettiğim şeyi çok iyi becermişti. Concussion ise bir "Oscar filmi" olmak için çok uğraşmış ama bu hevesini biraz fazla belli etmiş.

FRAGMAN

Concussion (2015) on IMDb

Benim Notum: 6 / 10



      

27 Mart 2016

25. Kötü Kedi Şerafettin


Türk sinemasında animasyon hep üvey evlat muamelesi görmüş bir türdür. Baştan sona animasyon uzun metraj film sayımız zaten bir elin parmaklarını geçmez, onlar da 5 yaş civarına hitap eden Köstebekgiller tarzı yapımlardır. Prensesin Uykusu ve Nadide Hayat gibi Çağan Irmak filmleri ve halen vizyonda olan İftarlık Gazoz gibi yetişkinlere yönelik diğer bazı filmlerin aralarına yerleştirilen canlandırma bölümlerinde ise nedense hep bir şeyler eksiktir. Özellikle teknik açıdan, sanki para yetmemiş de ucuza kaçılmış gibidir bu animasyonlar. İşte Kötü Kedi Şerafettin öncelikle bu teknik geri kalmışlık meselesini kaldırıp çöpe atmasıyla dikkati çeken bir yapım. Daha açılış dakikalarında kuş uçuşu Cihangir görüntüleri ile başlayan bu dünya standartlarındaki grafik üstünlük film boyu devam ediyor ve gerçekten "helal olsun" dedirtiyor. Ağzı bozuk kedimiz Şerafettin yer yer kahkahalarla güldürmeyi de başarıyor. Ancak genel anlamda hikayede ufak tefek kusurlar da yok değil. Sanki filmi yaratan stüdyo Anima İstanbul'dakiler teknik anlamda neler yapabildiklerini göstermek isterken senaryoyu biraz boşlamışlar gibi. Filmin bütününü kontrol eden bir ana fikir yok. Örneğin, Şerafettin ve arkadaşları ikinci yarının ortalarında durup dururken ve daha önce hiç bahsi geçmemişken bir banka soymaya karar veriyorlar. Filmin son 25 dakikası da sanki yamanmış gibi duran bu banka soygunu bölümüyle geçiyor. Yine de son tahlilde, yüksek prodüksiyon kalitesiyle övgüyü hak eden ve keyifle izlenen bir film Kötü Kedi Şerafettin.

FRAGMAN

Bad Cat (2016) on IMDb

Benim Notum: 7,5 / 10

26 Mart 2016

24. Mustang

Demek ki Oscar'ı çok da gözümüzde büyütmemek lazım. Lafı hiç evirip çevirmeden söyleyeyim: Mustang kötü bir film. Ankara'da doğan ama çok küçük yaşta göç ettiği Fransa'da neredeyse tüm hayatını geçiren yönetmen Deniz Gamze Ergüven Türkiye'deki çocuk gelinler sorunu ile ilgili bir film çekme fikriyle yola çıkmış. Senaryosunu da bizzat kendisinin yazdığı bu hikayenin, şüphesiz ki Batılılar tarafından ilgi göreceğini düşünmüş. Filmi altyazı ile izleyenler için (bakınız Oscar jürisi) belki yer yer ilginç de olabilir gerçekten. Ama Türkiye'yi biraz bilen ve Türkçe konuşan bizim gibi seyirciler için perdede gördüklerimiz öylesine yabancı, öylesine uzaydan düşmüş gibi ki... Hikaye sözde Trabzon'un bir köyünde babaanneleri ve amcaları ile yaşayan beş kız kardeşi anlatıyor. Ama kızlarımızın hallerine, tavırlarına ve konuşmalarına baksanız, sanki Üsküdar Amerikan Koleji'nden Trabzon'a ışınlanmış gibiler. Babaanne deseniz, filmin bir sahnesinde aynen şöyle bir cümle sarfediyor: "zannederim çocuklar bize sürpriz hazırladılar, bilemiyorum ki..." Üstelik de bunu tam bir Zeki Müren diksiyonuyla (r'lerin üstüne basa basa) söylediğini kafanızda canlandırın lütfen. Karadeniz köylüsü bir nineden söz ediyoruz, dikkatinizi çekerim. Hadi senaryoyu yazarken Seine nehrine bakarak hayal alemine daldınız, tamam da, filmi çekmek için ekibi toplayıp Trabzon'a da gelmişsiniz, "on location"sınız yani. Orada hiç mi şöyle bir çevrenize bakmadınız, bir saha çalışması yapmadınız. Trabzon köylülerine "işte bu sizin hikayeniz" diye bitmiş filmi izletseler, inanın köy meydanında film ekibini sopalarla kovalarlar. "Fransız kalmak" deyiminin ete kemiğe bürünmüş hali ile karşı karşıyayız.

FRAGMAN

Mustang (2015) on IMDb

Benim Notum: 4 / 10