30 Kasım 2015

A Hard Day

Genelde başlığa filmin orjinal ismini yazıyorum ama bu filmin orjinal adı "Kkeut-kka-ji-gan-da" olunca ızdırap çektirmeye gerek yok diye düşündüm. Zamanında Oldboy gibi bir kült filmi ve The Chaser gibi çok iyi bir gerilimi çıkarmış Kore sinemasından yine başarılı bir polisiye/suç filmi örneği. Ölümlü bir kazaya karışan çürük bir polis memuru bir şekilde olayın üstünü örttüğünü sanıyor. Ancak sonradan ortaya çıkan bir görgü tanığı adamın hayatını cehenneme çeviriyor. Yönetmen Seong-hoon Kim tansiyon vidalarını yavaş yavaş sıkıştırırken, birçok sahnede eski Hitchcock filmlerini anımsatan bir gerilim yaratmayı başarıyor. Muhtemelen bir-iki yıl içerisinde bir Hollywood "remake"ini göreceğimiz A Hard Day, özgün senaryo konusunda Korelilerin ne kadar iyi olduğunu bize tekrar gösteriyor. Bol heyecanlı, zekice yazılmış ve teknik düzeyi ile de göz dolduran bir yapım.

FRAGMAN

A Hard Day (2014) on IMDb

Benim Notum: 8 / 10


24 Kasım 2015

The Hunger Games: Mockingjay - Part 2

Film öyle bir şekilde başlıyor ki, sanki 10 dakika araya çıkıp gelmişiz ya da film şeridini makasla ikiye kesmişler de ikinci parçayı makinaya takmışlar gibi... Tam Bölüm 1'in kaldığı yerden devam ediyoruz. Tabii böyle olunca, "bi dakka ne oluyoruz, nerede kalmıştık" sorularıyla geçiyor ilk 10-15 dakika. Aslına bakarsanız filmin ilk yarısında zaten pek bir şey de olmuyor. Normalde üç kitaptan oluşan Açlık Oyunları serisinin son kitabı "tamamen duygusal" nedenlerle ve zorlama bir şekilde Part1, Part 2 diye ikiye bölününce, elimizde son derece yavaş ilerleyen iki ayrı sinema filmi kalmış. Bu iki filmde anlatılanlar 2 saatlik tek bir filmle de gayet tempolu ve heyecanlı bir şekilde anlatılabilirmiş. Ama böyle iki ayrı film olunca, zamanı doldurmak için konuşmaları uzatmışlar da uzatmışlar. Bu tür üçlemelerde (ya da dörtlemelerde mi demeli) genellikle serinin son halkası en ihtişamlı, en görkemli ve en başarılı olandır, örnek: The Lord of the Rings - Return of the King. Ama burada aynı şeyi söylemek mümkün değil ne yazık ki... Filmde çok başarılı bulduğum bazı sahneler de var aslında: kanalizasyonda albino Alien'larla savaştıkları bölüm ya da Snow'un sarayı önünde geçen tüm o final sahnesi gibi. Ama bunlar öyle seyrek ve öyle aralıklı ki... Tam "hah şimdi hareketlenmeye başladık" derken, akşam oluyor ve biz yine acıların çocuğu Pita'nın bitmek bilmez sızlanmalarını dinlemek zorunda kalıyoruz.

FRAGMAN

The Hunger Games: Mockingjay - Part 2 (2015) on IMDb

Benim Notum: 6 / 10

 

18 Kasım 2015

The Gift

Filmin fragmanını izlediğinizde, birçok örneğini gördüğümüz korku/gerilim filmlerinden biri diye düşünebilirsiniz. Zaten stüdyo da filmin afişine "Insidious'un yapımcılarından" ibaresini koyarak herhalde korku filmi müdavimlerini tavlamayı amaçlamış. Oysa ki film alışageldiğimiz korku filmlerinden epey farklı. Evet, çok gerildiğimiz dakikalar var, ama herşeyden önce usta işi bir psikolojik drama ile karşı karşıyayız. 1995'ten beri sinemayla uğraşan, yıllarca yardımcı erkek oyuncu rollerinde gördüğümüz, sonunda geçen seneki Exodus ve bu seneki Black Mass ile vitrine çıkmayı başaran Joel Edgerton'da meğer başka ne meziyetler de varmış! Avustralyalı aktörün hem yazıp hem de yönettiği The Gift, çocukluk yıllarında söylenen bir yalanın başka insanların hayatlarını nasıl alt üst edebileceğini anlatıyor. Bu ilk yönetmenlik denemesinde Edgerton abartısız, sakin tarzıyla özellikle kadrajlar ve oyuncu yönetimiyle övgüyü hak ediyor. The Gift, derinlikli karakter analizine önem veren entrikası ve ağır ama sağlam temposuyla insanı etkileyen bir aile dramı. Filmi izledikten sonra bazı lise arkadaşlarınızı arayıp özür dileme ihtiyacı duyabilirsiniz.

FRAGMAN

The Gift (2015) on IMDb

Benim Notum: 7,5 / 10

10 Kasım 2015

Spectre

Evet, bu kez klişelere biraz fazla yaslanılmış, bir sonraki sahnede ne olacağını hep az buçuk kestirebiliyorsunuz; tamam, senaryoda bazı mantık hataları da var. Ama benim gibi, 1977'deki The Spy Who Loved Me'den bu yana tüm Bond filmlerini sinemada izlemiş biriyseniz, perdede o soldan sağa hareket eden tüfek dürbünü halkasını görüp, Bond tema müziğini duyduğunuz andan itibaren filme kapılıp gitmemeniz imkansız. Yönetmen Sam Mendes bir önceki film Skyfall'da daha ağırbaşlı, daha olgun bir Bond yapmayı denemiş ve başarılı da olmuştu. Bu kez ise Bond geleneğine daha sadık kalıp, aksiyonun dozunu biraz daha arttırmış. Meksika'daki kesintisiz dört buçuk dakikalık "tracking shot" (kaydırmalı çekim) ile görkemli bir açılış yapan Spectre, sonra da Avusturya'nın karlı dağlarından Fas çöllerine iyi çekilmiş aksiyon sahneleri ile devam ediyor. Senaryo için ise maalesef aynı övgüleri söylemek mümkün değil. Kötü adam Oberhauser rolünde Christoph Waltz gibi çok potansiyelli bir isim olmasına rağmen, film nedense bu yetenekli aktörü verimli kullanamamış. Waltz hepi topu üç sahnede görünüyor, ve o sahnelerde de benzer cümleleri geveleyip duruyor. Suç örgütleri ile işbirliği yaparak Bond'un ekibini tasfiye etmeye çalışan hükümet görevlisi "C" teması ise gereksiz bir alt detay oluşturmuş. Çok parlak olmayan öyküsü ve bildiğimiz Bond klişelerini tanıdık bir düzen içinde peş peşe dizmesiyle Spectre belki serinin en iyilerinden değil (bence Casino Royale ve özellikle de Skyfall kesinlikle daha iyi filmlerdi). Ama 150 dakika boyunca hiç sıkılmadan seyredilebilecek ve "Bond formülü"nden benim gibi şikayeti olmayanları memnun edecek sıkı bir eğlencelik.

FRAGMAN

Spectre (2015) on IMDb

Benim Notum: 7 / 10

4 Kasım 2015

Crimson Peak

Meksikalı yönetmen Guillermo del Toro'nun (Pan's Labyrinth, Hellboy) yönettiği Crimson Peak gotik bir korku filmi gibi pazarlansa da, aslında Shakespeare'vari bir aşk hikayesi. Filmdeki hayaletler başlarda bir korkutma unsuru olarak kullanılırken, sonlara doğru ana eksendeki gizemi çözme yönünde baş karakterimize yardım eden enstrümanlar haline geliyorlar. Film öncelikle diğer tüm del Toro filmlerinde olduğu gibi "çok güzel görünen" bir yapım. Set tasarımları, kostümler, dekorlar ve sinematografi harika. Del Toro'nun her sahne, her plan için bir ressam titizliği ile çalıştığı aşikar. Ancak aynı şeyi hikaye için söylemek zor. Görsel tarafına bu kadar özen gösterilmiş bir yapımda, keşke senaryo ve diyaloglar için de biraz daha emek harcansaymış. İlginç başlayan, ikinci yarıda ise biraz monotonlaşan film, neyse ki son 15 dakikada kendini toparlıyor ve toplamda da belli bir ilgiyi hak ediyor.

FRAGMAN

Crimson Peak (2015) on IMDb

Benim Notum: 7 / 10

3 Kasım 2015

Maze Runner: The Scorch Trials

Serinin bu ikinci filminde, labirentten kaçmayı başaran Thomas ve arkadaşları oradan oraya, oradan oraya ve tekrar oradan oraya koşturup duruyorlar. İlk filmde olayların sınırlandırılmış bir çevrede, bir labirentin içinde ya da etrafında başlayıp bitmesi ilgiyi ve gerilimi arttırıcı bir faktördü. Burada ise sürekli yeni ortamlarla, yeni insan gruplarıyla ve yeni ekip liderleri ile tanışıp duruyoruz. Bu durum bir süre sonra sıkıcı ve dikkat dağıtıcı bir hal almaya başlıyor. Tamam, aksiyon ve kovalamaca sahneleri iyi çekilmiş ama aynı tema o kadar çok tekrar ediliyor ki, filmin ikinci yarısından itibaren bu çocukların neden ve kimden kaçtıkları ile ilgilenmeyi artık bırakıyoruz. Hayatta kalıp kalmamaları da umurumuzda olmuyor haliyle...

FRAGMAN

Maze Runner: The Scorch Trials (2015) on IMDb

Benim Notum: 5,5 / 10