27 Şubat 2019

27. Boy Erased

Yönetmen: Joel Edgerton
Senaryo: Joel Edgerton (Garrard Conley'in anı kitabından)
Oyuncular: Lucas Hedges, Nicole Kidman, Joel Edgerton

Benim Notum: 7 / 10

FRAGMAN


26 Şubat 2019

26. 22 July


22 Temmuz 2011'de gerçekleşen ve Norveç tarihinin en kanlı terör saldırısı olarak kayıtlara geçen Utoya adası gençlik kampı baskınının gerçek öyküsü. Bu tür yarı-belgesel tarzda hikayeleri anlatmada usta olan yönetmen Paul Greengrass'ın (Captain Phillips, United 93) çektiği film, olay günündeki trajedinin yanısıra, sonrasındaki mahkeme sürecini ve kurtulanların duygusal yolculuğunu da etkili bir şekilde aktarıyor. Norveçli oyuncuların Norveç'te geçen bir hikayeyi İngilizce olarak oynamaları biraz dikkat dağıtıcı olsa da, iyi bir film. Netflix'te izleyebilirsiniz.

Yönetmen : Paul Greengrass
Senaryo     : Paul Greengrass (Åsne Seierstad'ın kitabından)
Oyuncular: Anders Danielsen Lie, Jonas Strand Gravli, Jon Øigarden

Benim Notum: 7,5 / 10

FRAGMAN 

25 Şubat 2019

25. Everybody Knows



Yönetmenin en iyi işlerinden biri olmasa da, sonuçta bir Asghar Farhadi filmi..

Yönetmen : Asghar Farhadi
Senaryo     : Asghar Farhadi
Oyuncular: Penélope Cruz, Javier Bardem, Ricardo Darín

Benim Notum: 7,5 / 10

20 Şubat 2019

24. At Eternity's Gate

Yönetmen: Julian Schnabel
Senaryo: Jean-Claude Carrière, Julian Schnabel, Louise Kugelberg
Oyuncular: Willem Dafoe, Rupert Friend, Oscar Isaac

Benim Notum: 7 / 10

FRAGMAN

19 Şubat 2019

23. If Beale Street Could Talk


Tesadüf, bir gece önce Amerikan yargı sisteminin nasıl bozuk işlediğini ve Amerikan hapishanelerinin nasıl haksız yere tutuklanmış siyahi gençlerle doldurulduğunu anlatan 13th adlı bir belgesel izlemiştim. Barry Jenkins'in Oscar ödüllü Moonlight'tan sonra çektiği filmi If Beale Street Could Talk, o belgeselde anlatılanların drama hali gibi. James Baldwin'in romanından uyarlanan senaryo, özünde Harlem'de yaşayan 19 yaşındaki Tish ile 22 yaşındaki Fonny arasındaki aşkı anlatıyor. Evlenmeyi düşündükleri sırada Fonny'nin işlemediği bir suçtan hapse girmesi ve Tish'in hamile olduğunu öğrenmesi hem onların hem de ailelerinin hayatlarını alt üst ediyor.

Barry Jenkins filmin merkezindeki Tish ve Fonny arasındaki sevgi dolu romantizmi anlattığı sahnelerde çok başarılı. Özellikle yakın çekim portrelerdeki ustalık filmi daha kişisel bir derinliğe taşıyor. Nicholas Britell'in filmi bir tül gibi örten harika müziği de bu duygusal anların etkisini arttırıyor. Ancak zenci hakları üzerine vaazlar vermeye başladığı sahnelerde film tempo kaybediyor. Aynı noktaları tekrar tekrar yineleme eğilimi, aslında iyi hazırlanmış ve çok iyi oynanmış bir hikayeye zarar veriyor. Yine de toplamına baktığımda, iki genç yüreğin birbirine duyduğu aşkın özünü, en temel ve insani haliyle anlatmayı beceren Barry Jenkins'in filmini sevdim. Moonlight'tan da daha çok beğendim.

Yönetmen : Barry Jenkins
Senaryo    : Barry Jenkins (James Baldwin'in romanından)
Oyuncular: KiKi Layne, Stephan James, Regina King  

Benim Notum: 7,5 / 10

18 Şubat 2019

22. Mid90s

Yönetmen: Jonah Hill
Senaryo   : Jonah Hill
Oyuncular: Sunny Suljic, Katherine Waterston,
                     Lucas Hedges

Benim Notum: 5,5 / 10

FRAGMAN


17 Şubat 2019

21. Hold the Dark

Yönetmen: Jeremy Saulnier
Senaryo: Macon Blair (William Giraldi'nin romanından)
Oyuncular: Jeffrey Wright, Alexander Skarsgård, James Badge Dale

Benim Notum: 7 / 10

FRAGMAN

14 Şubat 2019

20. The Old Man & the Gun

Yönetmen: David Lowery
Senaryo: David Lowery (David Grann'in makalesinden)
Oyuncular: Robert Redford, Casey Affleck, Sissy Spacek

Benim Notum: 6 / 10

FRAGMAN

13 Şubat 2019

19. The Sisters Brothers

Yönetmen: Jacques Audiard
Senaryo: Jacques Audiard, Thomas Bidegain (Patrick DeWitt'in romanından)
Oyuncular: John C. Reilly, Joaquin Phoenix, Jake Gyllenhaal

Benim Notum: 6 / 10

FRAGMAN

12 Şubat 2019

18. Beautiful Boy

Yönetmen: Felix van Groeningen
Senaryo: Luke Davies, Felix van Groeningen (David Sheff'in kitabından)
Oyuncular: Steve Carell, Timothée Chalamet, Maura Tierney

Benim Notum: 7 / 10

FRAGMAN

11 Şubat 2019

17. Vice

Yönetmen: Adam McKay
Senaryo: Adam McKay
Oyuncular: Christian Bale, Amy Adams, Steve Carell

Benim Notum: 6,5 / 10

FRAGMAN

10 Şubat 2019

16. The Favourite


Bu sene tam 10 dalda Oscar'a aday olan The Favourite, 1702'den 1714'e kadar Büyük Britanya'yı yöneten Kraliçe Anne dönemini anlatıyor. Gerçi buna tam olarak yönetme denemez, çünkü ülke ile ilgili tüm kararları "çok yakın" arkadaşı Marlborough Düşesi Sarah'nın etkisi altında aldığını herkes biliyor. Bir gün saraya çıkıp gelen ve düşesin kuzeni olduğunu iddia eden Abigail adlı bir hizmetçi, çeşitli entrikalarla Sarah'nın yıldızını söndürmeye ve kraliçenin gözdesi olmaya başlıyor. Sarah ve Abigail arasında kraliçenin onayını ve gönlünü kazanmak için hamleler ve karşı hamleler sürerken, arka planda da parlamentodaki kirli bir güç savaşı ülkenin geleceğini belirliyor.

Yorgos Lanthimos benim çok meraklısı olduğum yönetmenlerden değildi. Herkeslerin ayılıp bayıldığı The Lobster (2015) ve The Killing of a Sacred Deer'ı (2017) ben içine girilmesi zor bulmuştum. The Favourite Yunan yönetmenin şimdiye kadarki en "erişilebilir" filmi olmuş. Senaryoyu ilk defa kendisinin yazmaması bunda etkili olmuş olabilir. The Favourite özünde bir kostümlü dönem filmi olsa da, Lanthimos kostümlü dönem filmlerinde alışageldiğimiz tüm kalıpları pencereden dışarı atıp, son derece modern bir tarz yerleştirmeyi başarıyor. Tuhaf kamera açıları ve karakterlerin mekanın içinde sıkışıp kalmışlığını vurgulayan balıkgözü lensler filmin farklı sinematografisini tamamlıyor. Yaylıların ön planda olduğu baskın bir müzik eşliğinde mum alevinde çekilmiş görüntüler filmdeki rüya havasını (ya da kabus diyelim) arttıran faktörler olarak zihnimize çakılıyor. Şüphesiz filmin en büyük gücü senaryonun merkezindeki üç kadın arasındaki dinamikler. Hepsi de Oscar'a aday olmuş Olivia Colman, Rachel Weisz ve Emma Stone üçlüsünün her biri ayrı ayrı çok iyi performanslar sergilemiş. Ama ben en çok Sarah rolündeki Rachel Weisz'ı beğendim. 

Yorgos Lanthimos'un sonunda benden de yüksek puan almayı başardığı filmi The Favourite, 18. yüzyıl kraliyet dekorunda geçen lezzetli bir güç, ihanet ve intikam masalı.

Yönetmen : Yorgos Lanthimos
Senaryo     : Deborah Davis, Tony McNamara
Oyuncular: Olivia Colman, Emma Stone, Rachel Weisz

Benim Notum: 8 / 10








5 Şubat 2019

13. Can You Ever Forgive Me


Marielle Heller'ın yönettiği film, Lee Israel adlı Amerikalı bir kadın yazarın gerçek hikayesini anlatıyor. 1970’ler ve 80’lerde ünlü yıldızların kısa biyografilerini yazarak geçimini sürdüren Lee (Melissa McCarthy) zamanla popülerliğini yitiriyor ve yayıncı bulmakta zorlanıyor. Parasız kalıp kirasını bile ödeyemeyecek hale gelen kadın, bu zor durumdan çıkış yolunu hayatını kaybetmiş meşhur yazarların mektuplarını taklit etmekte buluyor. Bu sahte mektupları satarken de, bir barda tanıştığı gösterişli ve fakat çulsuz eşcinsel arkadaşı Jack (Richard E. Grant) ona suç ortaklığı yapıyor. 

Daha çok komedi filmlerindeki tek tip rolleri ile tanıdığımız Melissa McCarthy burada gerçek yeteneğini gösterme fırsatı bulmuş. Bu performansı ile en iyi kadın oyuncu dalında Oscar'a aday gösterilen McCarthy filmin şüphesiz en büyük kozu. Lee Israel'i canlandırırken onun hem kırılganlığını hem de insanlarla normal bir sosyal ilişki kurmadaki beceriksizliğini çok iyi işlemiş. Onun bu derinlikli kompozisyonu, kağıt üzerinde gayet sevimsiz görünen ve resmen suç işleyen bir karaktere sempati duymamızı sağlıyor. Elbette, Can You Ever Forgive Me aslında iki karakterli bir hikaye. Filmin %50'den fazlası Lee ile Jack arasındaki diyaloglardan oluşuyor. İngiliz karakter oyuncusu Richard E. Grant, aşırı dışa dönük ve uçarı Jack rolünde bu uyumsuz ikilinin diğer yarısını  başarıyla canlandırıyor. Özellikle finaldeki 5-6 dakikalık dokunaklı performansı, onun da Oscar'a aday olmasını haklı çıkartıyor. Alçakgönüllü ama iyi bir film.

Benim Notum: 7,5 / 10 


1 Şubat 2019

10. The Wife


2018 ödül sezonuna girildiğinde, en iyi kadın oyuncu heykelciğini The Favourite ile Olivia Colman mı yoksa A Star Is Born ile Lady Gaga mı alacak derken, Altın Küre'yi gerilerden gelerek Glenn Close kapıvermişti. Birkaç gün önce dağıtılan Oyuncular Birliği (Screen Actors Guild) ödüllerinde de taçlandırılınca, daha önce tam 6 kez aday olup hiç Oscar alamayan Close, artık bu senenin en güçlü Oscar favorisi haline geliverdi. The Wife'ı izleyene kadar "acaba 71 yaşına gelen aktrise bir vefa borcu mu söz konusu" diyordum, ama hayır, Glenn Close bu ödülleri sonuna kadar hak ediyor.

İsveçli yönetmen Björn Runge'nin çektiği film, iki güçlü performansın desteklediği ilgi çekici bir hikaye anlatıyor. Sanki gerçek gibi görünen ama kurgu bir öyküde, 1992 yılı Nobel Edebiyat ödülünü kazanan yazar Joe Castleman, eşi Joan ile birlikte ödülü almak üzere Stockholm'e gidiyor. Seyahat esnasında "fedakar sadık eş" Joan kocası ile ilgili bazı yaşam tercihlerini sorgulamak zorunda kalıyor. Film boyunca yapılan geri dönüşlerle bir yandan Joe ve Joan'ın ilişkilerinin yapıtaşları ortaya çıkarılırken, geçmişlerindeki önemli bir sırrın ipuçları da kenara köşeye bırakılıyor.

Glenn Close sadece bakışlarıyla çok şey anlatabilen oyunculardan. The Wife'da belki de kariyerinin en iyi performanslarından birini vermiş. Ama ben kocayı oynayan Jonathan Pryce'ı da çok başarılı buldum. Şu ödül sezonunda ona da en azından bir adaylık yakışırdı. The Wife, karakter analizi üzerine yoğunlaşan ve güçlü oyuncularının sırtında yükselen çok iyi bir film.

Benim Notum: 8 / 10

FRAGMAN