31 Ekim 2016

100. Ekşi Elmalar


Anadolu öykülerini anlatmada iyice usta olduğunu artık ispatlayan Yılmaz Erdoğan, Vizontele'de yaptığı gibi yine kendi geçmişine çeviriyor kamerasını. 1970’lerin Hakkari'sinde başlayıp 1990’lara kadar uzanan film, otoriter ve sert bir babayla üç kızının öyküsünü anlatan hüzünlü bir komedi. Filmin ilk bir saati ile ikinci bir saati farklı tonlarda ilerliyor. Kızların otoriteyi aşmak için gösterdiği çabalara yoğunlaşan ilk yarı şakalar, şahane diyaloglar ve mükemmel müziklerle akıp geçiyor. Hatta filmin arasında eşime dönüp "herhalde hep böyle laylaylom gitmeyecek, dramatik bir şeyler olmalı" dediğimi hatırlıyorum. İkinci yarıda ise beklendiği gibi güneş gidiyor, bulutlar geliyor ve Yılmaz Erdoğan yine boğazımiza bir düğüm atıyor, film bitene kadar da yutkunamıyoruz.

Kız kardeşleri canlandıran oyuncuların üçü de çok başarılı. Ama en iyileri yine Farah Zeynep Abdullah. Abdullah'ın oynadığı okuma-yazma bilmeyen Muazzez karakterininin ilk mektubunu fotoromandan kestiği kelimelerle yazması çok dokunaklı. Yılmaz Erdoğan'ın canlandırdığı Reis ise aslında sevimsiz, nursuz bir karakter. Ancak onun da ikinci yarıda yavaş yavaş yaşadığı çöküş etkileyici. Alıştığı yaşam ortamından çıkıp büyük şehire geldiğindeki o acıklı hali, doğal yaşam alanından alınıp hayvanat bahçesine konmuş bir aslanı andırıyor. “Ekşi Elmalar” sanat yönetimi, kurgusu, müzikleri ve ses miksajıyla prodüksiyon kalitesi yüksek bir film. Genelde hep takdir ettiğim görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki'nin görüntülerinde ise bu kez nedense bir yapaylık var. Yayla sahnelerinde ya da en sonda elma ağacının bahçenin ortasında parlamasında kullanılan dijital müdahaleler göze batıyor. Sonuç itibariyle, Yılmaz Erdoğan filmografisinde bir Kelebeğin Rüyası ya da Vizontele gibi zirvelerde olmasa da, izleyicisini sarıp sarmalayan başarılı bir yapım Ekşi Elmalar.


Eksi Elmalar (2016) on IMDb


Benim Notum: 7,5 / 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder