28 Ekim 2018

94. First Man

Bilim-kurgu filmleri sağolsun, artık uzay yolculuğu kavramını çok basit bir işlem gibi görüyoruz. Sanıyoruz ki astronotlar sabah evde kahvaltılarını yapıyor, sonra da uzay araçlarının kokpitine kurulup aya gidiyorlar. Whiplash ve La La Land'in Oscar'lı yönetmeni Damien Chazelle'in yeni filmi First Man bu işlerin o kadar kolay olmadığını anlatıyor. Film aya yolculuk ilgili sahnelere en sonda kısıtlı bir zaman ayırırken, asıl ağırlığı bu projenin hazırlık aşamasına ve yapılan fedakarlıklara veriyor. Bunu yaparken de aya ilk ayak basan insan Neil Armstrong'un aile yaşamına ve özellikle de yaşadığı bazı travmaların onu nasıl etkilediğine odaklanıyor. Bu, birkaç sene önceki Gravity misali, görsel efektlerin ön planda olduğu gösterişli bir bilim-kurgu aksiyonu değil. Aile içi ilişkilere önem veren, örneğin bir akşam yemeği sırasında Armstrong'un oğluna görevin tehlikelerini anlattığı sahne gibi dramatik anlar içeren sakin bir film. Yalnız Ryan Gosling'in bilinçli olarak sergilediği duygusuz ve soğuk Neil Armstrong yorumu bence hikayenin aleyhine işliyor. Armstrong mu gerçek hayatta böyle depresifti, yoksa Gosling mi böyle ruhsuz yorumlamayı tercih etti bilemiyorum, ama sonuçta bu "mahkeme duvarı" durumunun filme duygusal olarak bağlanmayı olumsuz etkilediği kesin. Öte yandan, Damien Chazelle eğitim ve görevle ilgili sahnelerde yeniden ilgiyi toplamayı başarıyor. Chazelle mümkün olduğunca gerçeğe sadık kalmaya çalışmış. Örneğin aya iniş bölümünde Houston'la yapılan telsiz konuşmaları gerçek konuşma kayıtları. Apollo 11'de o daracık kabinlerdeki klostrofobik his başarıyla yansıtılmış. Filmi izlerken, binlerce kişinin yıllar boyunca emek verdiği, kan, ter, gözyaşı içeren bu muazzam proje ile ilgili ne kadar az şey bildiğimizi farkettim. First Man, duygusal yönden problemli, ama teknik açıdan mükemmel bir film.

Benim Notum: 7 / 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder