Fatih Akın geçen sene Elveda Berlin (Tschik) ile "mutlu ve güneşli" sularda dolaştıktan sonra, kendisini üne kavuşturan sarsıcı dram türüne geri dönüyor. Ama o eski formuna kavuştuğunu söylemek abartı olur. Aus dem Nichts (Paramparça) her ne kadar bu sene en iyi yabancı film dalında Altın Küre almış olsa da, Fatih Akın sinemasında bir Duvara Karşı ya da Yaşamın Kıyısında kadar müstesna bir yerde değil. Bir bombalı saldırı sonucu eşini ve oğlunu kaybeden ve hayatı alt üst olan Katja'nın önce matem sonra da intikam alma sürecini anlatan Aus dem Nichts, perdeye yansıtılan başlıklarla bölünmüş üç ana segmentten oluşuyor (1.Aile, 2.Adalet 3.Deniz). İşin kötüsü, bölümler ilerledikçe seviye zirveye doğru çıkacağına gittikçe düşüyor. Saldırıdan hemen sonraki günleri anlatan ilk bölüm çok etkileyici ve "işte Akın yine karın boşluğumuza yumruğu çakmış" dedirtiyor. Bitmek tükenmek bilmeyen mahkeme sorgulamalarını anlatan ikinci bölüm fazla yüzeysel ve monoton. Üstelik yalancı şahitlik yaptığı çok belli olan bir tanığa rağmen mahkemenin verdiği karar inandırıcılığı zorluyor. Tamamı Yunanistan'da geçen son bölüm ise "buna gerek var mıydı" diye sordurtuyor. Katja'nın dramını ve çaresizliğini çok iyi yansıtan ve bu performansıyla Cannes'da en iyi kadın oyuncu ödülünü hak ederek alan Diane Kruger filmin gerçek yıldızı olarak parlıyor. Bir zamanlar Troy'un Helen'i olarak tanıdığımız bu Alman oyuncu kendi anadilinde oynadığı bu ilk başrolde filme çok şey katıyor. Açıkçası Paramparça'yı ben daha çok sevmek istedim, ama Fatih Akın'ın ilk bir saatten sonraki tercihleri biraz hevesimi kursağımda bıraktı.
Benim Notum: 7 / 10
Benim Notum: 7 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder