Yeni King Kong hikayemiz Kong Skull Island, 1973 yılında Pasifik'in ortasında daha önce keşfedilmemiş bir adada geçiyor. Bir grup araştırmacı bu esrarengiz adadaki canlıları araştırmaya gidiyorlar, Vietnam'dan henüz dönen bir askeri birlik de güvenliği sağlamak amacıyla onlara eşlik ediyor. Kong: Skull Island, Legendary film şirketinin MonsterVerse yani "canavarlar evreni" adını verdiği bir serinin ikinci filmi. Bu seri 2014 yılında Godzilla ile başlamıştı. 2019'da yeni bir Godzilla filmi gelecek. 2020'de ise kaçınılmaz final "Kong Godzilla'ya Karşı" perdelerimizi şenlendirecek.
Son yıllardaki diğer bazı canavar filmlerinin -örneğin Godzilla'nın- aksine, bu filmde King Kong ortaya çıkma konusunda utangaç davranmıyor. Daha filmin henüz yirminci dakikasında King Kong'u bütün ihtişamıyla perdede tepeden aşağıya görebiliyoruz. Özellikle helikopter birliğinin Kong'la ilk karşılaştıkları sahne çok etkileyici çekilmiş. Yalnız bu çarpıcı girişten sonra Kong bir süre ortalardan kayboluyor, adadaki envai çeşit dinozor benzeri canavarlar, iri yırtıcı kuşlar ve dev ahtapotlarla film bir tür Jurassic Park'a dönüşüyor.
Kong Skull Island teknik açıdan özenli ve sağlam bir iş. Görsel efektler çok başarılı. King Kong'un dev canavarlarla kapışmalarını izlemek heyecan verici. Özellikle ilk yarıda filmin Vietnam temasını destekleyen 70'lerin klasik rock parçalarını dinlemek de keyifli. Ama onun dışında, filmde çok da dişe dokunur bir şey yok. Karakterlerin tamamı kartondan karakterler. Thor'daki Loki olarak tanıdığımız ve aslında iyi bir aktör olan Tom Hiddlestone son derece tek boyutlu bir rolde yeteneğini heba ediyor. Yine geçen sene en iyi kadın oyuncu dalında Oscar almış Brie Larson film boyunca aynı endişeli yüz ifadesi ile dolaşarak filmi tamamlıyor. Samuel L. Jackson deseniz sanki bizzat Samuel L. Jackson'ın bir karikatürü gibi. Ana ve yan rollerdeki birçok yetenekli isim Kong ya da adadaki diğer canavarlar tarafından yenmek üzere sırasını bekliyor gibiler.
Kong: Skull Island, çok şey beklenmeden patlamış mısır eşliğinde keyifle izlenebilecek bir film. Lunaparkta geçirilecek bir iki saat misali, bir tür kaçış fırsatı. Ama izledikten 48 saat sonra da aklınızda pek bir şey kalmıyor.
Bu yorumun YouTube videosu
FRAGMAN
Son yıllardaki diğer bazı canavar filmlerinin -örneğin Godzilla'nın- aksine, bu filmde King Kong ortaya çıkma konusunda utangaç davranmıyor. Daha filmin henüz yirminci dakikasında King Kong'u bütün ihtişamıyla perdede tepeden aşağıya görebiliyoruz. Özellikle helikopter birliğinin Kong'la ilk karşılaştıkları sahne çok etkileyici çekilmiş. Yalnız bu çarpıcı girişten sonra Kong bir süre ortalardan kayboluyor, adadaki envai çeşit dinozor benzeri canavarlar, iri yırtıcı kuşlar ve dev ahtapotlarla film bir tür Jurassic Park'a dönüşüyor.
Kong Skull Island teknik açıdan özenli ve sağlam bir iş. Görsel efektler çok başarılı. King Kong'un dev canavarlarla kapışmalarını izlemek heyecan verici. Özellikle ilk yarıda filmin Vietnam temasını destekleyen 70'lerin klasik rock parçalarını dinlemek de keyifli. Ama onun dışında, filmde çok da dişe dokunur bir şey yok. Karakterlerin tamamı kartondan karakterler. Thor'daki Loki olarak tanıdığımız ve aslında iyi bir aktör olan Tom Hiddlestone son derece tek boyutlu bir rolde yeteneğini heba ediyor. Yine geçen sene en iyi kadın oyuncu dalında Oscar almış Brie Larson film boyunca aynı endişeli yüz ifadesi ile dolaşarak filmi tamamlıyor. Samuel L. Jackson deseniz sanki bizzat Samuel L. Jackson'ın bir karikatürü gibi. Ana ve yan rollerdeki birçok yetenekli isim Kong ya da adadaki diğer canavarlar tarafından yenmek üzere sırasını bekliyor gibiler.
Kong: Skull Island, çok şey beklenmeden patlamış mısır eşliğinde keyifle izlenebilecek bir film. Lunaparkta geçirilecek bir iki saat misali, bir tür kaçış fırsatı. Ama izledikten 48 saat sonra da aklınızda pek bir şey kalmıyor.
Bu yorumun YouTube videosu
FRAGMAN
Benim Notum: 6,5 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder