20’nci yüzyıl başlarında kadın kimliği Lili’yi keşfeden ve tarihin ilk cinsiyet değişimi ameliyatına giren Danimarkalı ünlü ressam Einar Wegener’in gerçek hikayesini anlatan The Danish Girl, Eddie Redmayne’e En İyi Erkek Oyuncu, Alicia Vikander’a da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dallarında Oscar adaylığı kazandırdı. Bu Oscar sezonunda aday filmler arasında en az beğendiğim The Danish Girl oldu. Bir kere Eddie Redmayne kesinlikle Oscar adaylığını hak edecek bir oyun sergilemiyor. Onun film boyunca gözlerini kırpıştıra kırpıştıra gerdan kırdığı tek boyutlu, tekrarlardan oluşan ve abartılı performansının yanında, adım adım kocasını kaybeden ama buna rağmen desteğini sürdüren eş rolündeki Alicia Vikander'ın oyununu bin kere tercih ederim. İlginç bir tesadüf, Redmayne'in geçen sene Oscar aldığı The Theory of Everything'de de yine Hawking'in eşi rolündeki oyuncu (Felicity Jones) filmde daha fazla öne çıkıyordu. Üstelik o filmde de yine kocasının geçirdiği değişimlere ve yaşadığı sorunlara rağmen evliliğini ayakta tutmaya çalışan bir kadın söz konusuydu. The Danish Girl güzel çekilmiş, kostümler ve mekanlar göz alıcı. Ancak film çok ilginç bir hikayeye dayanmasına rağmen, sonuçta ortaya çıkan iş kalplerde derin bir iz bırakmıyor. O ilginç hikaye beklendiği kadar iyi bir filme dönüşemiyor ve düşük tempolu bir TV filmi kıvamında ilerliyor. İyice melodrama bağlayan final sahnesi ise eski Yeşilçam filmlerini aratmıyor ve "şimdi arkadan yanık bir ney sesi gelecek" dedirtiyor.
FRAGMAN
FRAGMAN
Benim Notum: 6 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder