2 Şubat 2016

12. The Revenant


Daha önce dört kez Oscar'a aday olup, bir türlü ödülü alamayan Leonardo DiCaprio için The Revenant'taki performansından sonra Hollywood çevrelerinde şöyle bir espri yapılıyor: "Akademi üyelerine bir mektup yazalım da rica ediverelim, artık Leo'ya Oscar'ı versinler, yoksa bir sonraki filminin çekimlerinde adam kendini öldürecek, yazık olacak çocuğa...". Gerçekten de Alejandro González Iñárritu'nun bu son derece zorlu şartlarda çekilen filminde, DiCaprio'nun girmediği şekil kalmıyor: toprağa gömülüyor, uçurumlardan aşağı düşüyor, bir şelalenin azgın suları ile boğuşuyor, bir ayının saldırısına uğruyor (hayır tecavüzüne değil, bir de öyle bir söylenti vardı), çiğ et çiğ balık çiğ ot yiyor ve film süresinin büyük bir kısmını karların çamurların içinde sürünerek geçiriyor. Ama hakkını da teslim edelim, sadece çektiği fiziksel cefa nedeniyle değil, verdiği oyunculuk performansıyla da ödülü hak ediyor Leo. Çok yakın yarışların gerçekleşeceği bu yılki törende, en banko iddia onun artık Oscar'ı alması olacak. Bu sene onun senesi.

Girişi Leonardo ile yaptık ama The Revenant tam bir "yönetmen filmi". Meksikalı yönetmen Inarritu (Birdman, Babel, 21 Grams) çektiği her filmde, gerek çekim tekniği, gerek ışık kullanımı, gerek kurgusu ile biçimsel farklılıklar yaratmayı ve peliküle kendi damgasını vurmayı seven bir yönetmen. Daha geçen sene hem en iyi film, hem de en iyi yönetmen Oscar'ı alan Birdman'de de çok cesur bir çekim tekniği denemiş ve iki saatlik filmin tamamını tek plan olarak çekmişti (eh tamam, gerçekten tek plan olmasa da, "akıllı" geçişlerle öyleymiş gibi görünüyordu). Birdman'deki emeği takdir etmiş, ama biraz içine girmesi zor, biraz ukala bir film olarak değerlendirmiştim. Bu kez öyle değil Allahtan!..

The Revenant 1823 yılında İç Savaş öncesinin Kuzey Amerika'sında gerçekten yaşanmış mucizevi bir hayatta kalma ve intikam öyküsünü anlatıyor. Bir grup avcıya eşlik eden deneyimli rehber Hugh Glass, önce bir boz ayının saldırısına uğrayıp ağır yaralanıyor, sonra da ekipteki çiğ süt emmiş bir avcının (Tom Hardy) ihanetine uğrayıp ölüme terkediliyor. Fakat Glass, intikamını almak adına çok çok zor koşullarda hayata tutunmaya çalışıyor. 

Bir prodüksiyon ekibi için kabus denebilecek kış şartlarında, karlı dağlarda, doğal ortamda çekilen The Revenant'taki işçiliğe hayran kalmamak elde değil. Inarritu cüretkarlığını bu kez görüntü yönetiminde gösteriyor: Hiçbir stüdyo ışığı olmadan, tamamı doğal ışık kullanılarak çekilen The Revenant benim şimdiye kadar gördüğüm en iyi sinematografilerden birine sahip. Bu kez Birdman'deki gibi filmin tamamı tek plan olmasa da, sahnelerin çoğunda kamera -yine fazla kesintiye uğramadan- omuz hizasında ana karakterin hemen yanıbaşında dolaşıyor ve bizi aksiyonun tam içine yerleştiriyor. Öyle ki birkaç çekimde objektifin camı oyuncuların nefesiyle buğulanıyor ve bu durum, tuhaf biçimde her şeyi daha da gerçekçi kılıyor. Bu gerçekçilik yer yer izlemesi zor sahneleri beraberinde getirse de, toplamına bakıldığında çok etkileyici bir sinema deneyimi. Mükemmel görüntülerin tadına varabilmek ve bu sinema deneyimini eksiksiz yaşayabilmek için şehrinizdeki en büyük perdeli salonda (mümkünse IMAX'de) izleyin. The Revenant şüphesiz senenin en iyilerinden.


The Revenant (2015) on IMDb


Benim Notum: 9 / 10







          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder