2001 ve 2003'te Angelina Jolie'nin oynadığı iki filmden sonra Lara Croft yeniden beyazperdede. Bu kez senaryo Tomb Raider bilgisayar oyununun 2013'te lansmanı yapılan yeni versiyonunu baz alıyor ve bir origin / başlangıç öyküsü anlatılıyor. Yani henüz iki elinde iki tabanca taşımıyor. Lara kızımız, yıllar önce "kutsal mezarların izini süreceğim" diye ortadan kaybolan babasının yüklü mirasını reddedip, Londra'da mütevazı bir hayat yaşamaktadır. Bir gün tesadüfen babasının kendisine bıraktığı bir takım gizli şifreler ile karşılaşınca, gizemi çözmek ve babasının akıbetini öğrenmek üzere Japonya açıklarındaki bir ıssız adaya gitmeye karar verir. Söz konusu bilgisayar oyununa aşina olanların söylediğine göre filmdeki birçok sahne ve Lara Croft'un atlama zıplama hareketleri direkt oyundan alınmışmış ve iyi bir uyarlamaymış. Benim bilgisayar oyunları ile hiç işim olmadığı için, ben sadece perdede gördüğüm filmi değerlendirmek durumundayım. Orada da hemen şunu söyleyebilirim: Bu film Angelina Jolie'li filmlerden kesinlikle daha iyi (ama bu çok da matah bir yargı olmayabilir, çünkü o filmler gerçekten epey kötüydü). Bir kere Oscar ödüllü Alicia Vikander karaktere belli bir samimiyet, bir sahicilik getirmiş. Karşımızda yenilmez bir süper kahramandan ziyade, acı çeken, zaman zaman dayak yiyen ama düşe kalka öğrenen ve yol aldıkça kendini geliştirebilen, iradesi yüksek bir kadın var. Öte yandan, filmle ilgili övülecek şeyler Vikander'dan öteye fazla uzanamıyor ne yazık ki. Başlangıçta Londra sokaklarındaki o heyecanlı bisiklet yarışı sahneleriyle iyi bir tempo yakalayan ve ilgi çekici olmayı başaran film, Lara Croft'un Japon adasına adım atması ile birlikte sanki ayağını pedaldan çekiyor. Hiçbir sürpriz ya da espri içermeyen tekdüze bir senaryo, Indiana Jones'un ucuz bir kopyası gibi görünen lanetli kral mezarı bölümleri ve yeterince gerilim taşımayan aksiyon sahneleri nihayetinde "keşke Lara hep Londra'da kalsaydı" dedirtiyor.
Benim Notum: 6 / 10
Benim Notum: 6 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder