Yıllar önce The Sweet Hereafter ile yüreğimizi sızlatan Atom Egoyan’ın yönettiği Remember, bir yaşlı bakımevinde kalan ve ileri düzeyde demans hastası olan Zev Guttman’ın, soykırımda katledilen ailesinin intikamını almak için bir Nazi’nin peşine düşmesini anlatıyor. Elleri titreyen, yaşlılığın bütün sorunlarını yaşayan ve her uykuya daldığında yakında kaybettiği eşi Ruth’a olan aşkı dışında neredeyse her şeyi unutan Zev, cani Nazi subayı Otto Wallisch’i bulmak için yola çıkar. Cebinde bakımevinden arkadaşı ve yine bir Yahudi olan Max’in yazdığı bir mektup vardır. Her uyanışında mektubu bulup okuyana kadar ne yaptığının farkında değildir. Mektubu okudukça kim olduğunu hatırlar, amacını ve planını nasıl uygulayacağını öğrenir. Bu "hafıza kaybı yaşayan ana karakterin notlarla ne yapacağını öğrenmesi" detayı akla hemen Memento'yu getiriyor. Egoyan, öyküsünü ağır ağır geliştirmeyi seven, seyircinin zihninde beliren soruları cevaplamakta acele etmeyen bir yönetmen. Burada da zamanla bir yol hikayesine dönüşen filminde, bir yandan sürekli bir gerilimi ayakta tutarken, bir yandan da soykırımın günümüze dek yansıyan acılarını etkileyici bir şekilde hatırlatıyor. Her şeyi yeni baştan düşünmemize yol açan finaliyle ise en vurucu darbeyi sona saklıyor. Remember, hafızamızdan kolay kolay silinmeyecek bir film. Aynı zamanda Christopher Plummer ve Martin Landau gibi iki efsane oyuncuyu, hem de bir arada izlemek için son fırsatlardan biri.
FRAGMAN
Benim Notum: 8 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder