Meksika'nın "gizli cennet" bir körfezinde sörf yapmaya giden bir genç kız, bir büyük beyaz köpekbalığının saldırısına uğruyor ve denizin ortasında küçük bir kayalığın üstünde mahsur kalıyor. The Shallows 2000'li yılların gençleri için bir Jaws hikayesi. Tek bir mekanda geçmesi ve mahsur kalan ana karakterin geçmişe dönmesi ise James Franco'lu 127 Hours'ı hatırlatıyor. Son yıllarda arka arkaya sıraladığı Liam Neeson filmleriyle (Unknown, Non-Stop, Run All Night) tanınan yönetmen Jaume Collet-Sera, güzel görünen, parlak, şıkır şıkır bir film çekmiş. Bu "güzel görünme" olayına bizzat katkıda bulunan ve hemen hemen filmin tamamında perdede arz-ı endam eyleyen Blake Lively de fiziksel olarak oldukça zorlayıcı bir rolde iyi iş çıkarmış. Gel gelelim, Steven Spielberg klasiği Jaws'la yetişmiş bizim nesil için The Shallows'daki köpekbalığı biraz "light" kaçıyor. Film onca pırıltılı görüntüsüne ve janjanlı video klip estetiğine rağmen, taa 41 yıl önce çekilen Jaws'daki insanı koltuğunun köşesinde oturtan gerilimi yakalayamıyor. Bizim Jaws'ımız bu tatlı su balığını çiğ çiğ yer.
FRAGMAN
FRAGMAN
Benim Notum: 6,5 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder