1999 yılında The Sixth Sense gibi bir başyapıta imza atmış olan M. Night Shyamalan, bu başarısını Unbreakable, Signs ve The Village ile sürdürmüş, 2006'daki Lady in the Water ile düşüşe geçmeye başlamıştı. Sonrasında gelen The Happening ve The Last Airbender gibi felaketler ise sinema dünyasında onun için "artık bu adam bitti" denmesine yol açmıştı. Son yıllarda hiçbir büyük stüdyo artık onu filmlerinde yönetmen olarak görmek istemediğinden, Shyamalan oldukça küçük bir bütçeyle ve tanınmamış oyuncularla çektiği The Visit'in tüm masraflarını kendi cebinden karşıladı. The Visit bir anlamda bu Hint asıllı yönetmenin "yeşil sahalara geri dönüşünün" bir müjdecisi gibi... Henüz tam formunu bulmasa da, iyi bir sinemacının özüne dönüş işaretlerini görebiliyoruz. Altıncı His'ten hatırladığımız ürpertiler ve sürprizli finaller bu filmde de mevcut. Her ne kadar "found footage" (amatör kamera çekimi) tekniğinden artık gına gelse de, Shyamalan iyi bir bahaneye bağlamış bu tercihini: İki kardeş, doğduklarından beri görmedikleri anneanne ve dedelerinin evinde bir hafta geçirmeye gidiyorlar ve döndüklerinde annelerine gösterebilmek amacıyla tüm bu ziyareti kameraya kaydediyorlar. Yani biz aslında çocukların çektiği bir belgeseli izliyoruz. Başta herşey güzel gidiyor, ancak anneanne ve dedenin tuhaf davranışlarıyla birlikte ortam gerilmeye başlıyor. Amatör kamera tekniği bir gerçeklik duygusu yaratma ve ürperti düzeyini arttırma adına işe yarasa da, benim bu tür filmlerde hep itiraz ettiğim bir nokta var: Seni öldürmeye niyetli kötü bir adam peşinden kovalarken, sen hala çekim yapmaya devam mı edersin, yoksa pılıyı pırtıyı bırakıp canını kurtarmaya mı bakarsın? Bu tür mantığı zorlayan detaylara takılmazsanız, iyi oyunculara sahip, yer yer gerçekten korkutmayı başaran ilginç bir film.
FRAGMAN
FRAGMAN
Benim Notum: 7 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder