İçinde en fazla "time" kelimesi geçen film olarak sinema tarihine geçecek olan In Time aslında orjinal bir fikre yaslanıyor. Gelecekte (ya da bir paralel evrende) bizim "vakit nakittir" sözü tam kelime anlamı ile yaşanıyor: Herkesin ne kadar ömrü kaldığı bileklerine kazınmış dijital bir sayaçta okunabiliyor ve insanlar para yerine ellerindeki zamanı kullanıyorlar. Örneğin bakkaldan ekmek almak istediğinizde hayatınızdan beş dakika düşüyor, diyelim iş yerinizden maaş alacaksınız ömrünüze bir ay ekleniyor, vs... Dediğim gibi fikir ilginç, ama bu ilginç fikir iyi bir senaryo ile desteklenmediğinde filme olan ilginiz de ancak 10-15 dakika sürüyor. Bilim-kurgu öğesini aradan çıkartın, geriye sıradan bir Bonnie ve Clyde benzeri kaçma kovalama hikayesi kalıyor. Fütüristik bilim-kurgu projelerini pek seven ve 1997 yapımı Gattaca ile bu konuda belli bir başarıya da ulaşan Andrew Niccol, hem yazıp hem yapımcılığını üstlenip hem de yönettiği bu filmde, bu kez ne yazık ki hedefi vuramıyor. İyi yönetilse 2011'in Inception'ı olabilecek bir fikir, kötü bir senaryo, ruhsuz oyuncular ve ağır aksak bir yönetim ile ne yazık ki gazı kaçmış kola kıvamında kalıyor. (5) SİNEMADA İZLENDİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder