26 Ekim 2011

96. Bir Zamanlar Anadolu'da

Bir kere en baştan şunu söylemeli: Nuri Bilge Ceylan'ın 2,5 saatlik filminde boşa harcanmış bir saniye dahi yok ve ben bir an bile gözümü perdeden ayıramadım, bir dakika bile sıkılmadım. Bu filmin her anı, her sahnesi genel akışa ve konuya katkıda bulunuyor çünkü... Elbette Bir Zamanlar Anadoluda'ya (ve tüm Nuri Bilge Ceylan filmlerine) farklı bir akıl yapısı ile gitmek gerekiyor. Her dakika bir olayın olduğu, konuşmasız geçen sürelerin 30 saniyeyi aşmadığı "fast-food" Hollywood kurgusuna alışkın beyinler muhtemelen sıkılacak ve bu filmi "2,5 saatlik estetik bir sıkıntı" diye yaftalayacaklardır. Oysa bu benim gördüğüm en heyecanlı sıkıntı. Bu yazıyı asla entellektüel bir edayla, "siz anlamamışsınız ama ben anladım" havasında yazmıyorum. Hızlı ve Öfkeli'yi ve hatta -belli özellikleri ile- Transformers'ı bile beğenmiş bir sinema izleyicisiyim ben. Ama onların yeri ayrı, bu başyapıtın yeri ayrı...

Bir Zamanlar'ın konusunu bir cümle ile özetlemek mümkün: Bir cinayet sorgusu sonrasında bir savcı, bir doktor ve bir polis komiserinin başını çektiği bir grup insanın, ceseti aramakla geçirdikleri bir gecenin öyküsü... Ama asıl önemli olan  -her iyi sinema örneğinde olduğu gibi- konunun kendisinden ziyade, öykünün nasıl anlatıldığı. Yolculuk boyunca kenara köşeye bırakılmış detaylar gerek söz konusu cinayetin neden işlendiğine dair, gerekse savcı, doktor ve polisin kendi geçmişlerine ait küçük ipuçları veriyor. Nuri Bilge Ceylan tüm bu alt metinleri mükemmel oyunculuklar ve nefes kesen bir görsellikle sunuyor izleyicisine.

Oyunculuğu bir sonraki paragrafa bırakıp görsellikle başlayalım. Nuri Bilge Ceylan fotoğrafçılıktan gelen estetik meziyetlerini bir kez daha ustalıkla kullanmış. Filmin tüm bir ilk yarısını kaplayan gece çekimleri boyunca, gerek yakın plan portrelerde gerek ücra Anadolu coğrafyası görüntülerinde ışık/gölge kullanımı ve çerçevelemeler muhteşem. Ceylan'ın her bir sahne için bir ressam titizliğiyle çalıştığı, her bir plan için görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki ile birlikte oturup kafa yordukları açıkça hissediliyor.

Taner Birsel ve Muhammet Uzuner'in çok az kelime kullanarak çok şey anlatan oyunları görmelere değer. Daha  popüler bir isim olmasına rağmen Yılmaz Erdoğan'ın bol konuşmalı ve hareketli oyunu Birsel ve Uzuner'in sessiz ama güçlü performansları yanında sönük kalıyor. Ana karakterlerden olmasa da muhtarı canlandıran Ercan Kesal için de bir parantez açmak lazım. Nuri Bilge Ceylan'ın favori oyuncusu Kesal kısacık rolünde, sanki ortada bir senaryo yokmuş gibi doğal oynuyor. Bu arada Ercan Kesal'ın senaristlerden biri olduğunu ve 20 yıl önce bir taşra kasabasına doktor olarak tayin edildikten sonra yaşadıklarından esinlediğini de ekleyelim.

Şüphesiz ki, Nuri Bilge Ceylan seyircisinin filmleriyle bir ilişki kurmasını, o filmlerle konuşmasını bekliyor. O ilişkiyi kuramayanlar "ne bu ya böyle, adam iki saat ufka bakıyor" deyip kaçacaklar. Bu filmle konuşabilenleri ise mükemmel bir sinema deneyimi bekliyor. Bir Zamanlar Anadolu'da, çok katmanlı, birden fazla görülmeyi hak eden, insanda işi gücü bırakıp yönetmenlik eğitimi alma isteği uyandıran filmlerden. Nuri Bilge Ceylan'dan "yalnız ve güzel ülkesine" unutulmaz bir bakış. (9) SİNEMADA İZLENDİ  

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder