1892'de vahşi batıda geçen hikayede, Amerikan ordusunda yıllarca Kızılderililere karşı acımasızlığıyla nam salmış efsanevi bir yüzbaşı, hükümetin bir halkla ilişkiler projesi gereği tutsak iken salıverilen bir Kızılderili şefine doğduğu topraklara yapılacak tehlikeli bir yolculuk boyunca refakat etmekle görevlendiriliyor. Filmin, yıllar önce Pazar sabahları TRT'nin western kuşağında izlemeye alıştığımız John Ford klasiklerini hatırlatan sinematografisi nefis. O eşsiz doğa manzaraları, uçsuz bucaksız gibi görünen araziler, çöller, kanyonlar ve dağlar özellikle büyük sinema perdesinde çok etkileyici duruyor. Vicdanı körelmiş askeri oynayan Christian Bale ve korkunç acılar yaşamış anne rolünde Rosamund Pike sağlam iş çıkarıyorlar. Filmin yan rollerinde bir sürü yetenekli oyuncu da var. Örneğin bu senenin yükselen yıldızı, Oscar adayı da olmuş Timothee Chalamee (Call Me By Your Name, Lady Bird) kısacık rolünde bir görünüp hemen kayboluyor. Yönetmen Scott Cooper’ın çektiği Hostiles, bir yolculuğu ve yol boyunca yaşanan vicdani hesaplaşmaları anlatıyor. Zaman zaman temposu çok düşen ve biraz fazla uzun tutulmuş gibi görünen filmde, hikayedeki ana karakterler kayıpları kabullenme ve daha önce düşman görünen tarafı anlama yönünde bir perspektif değişimi yaşıyorlar. Açılıştaki fazlasıyla şiddet yüklü sahnede ilk önce Kızılderililer vahşiler olarak gösterilirken, film ilerledikçe görüyoruz ki hikayedeki beyazlar da az barbar değil. Yalnız tabii filmin ana mesajını afişe dan diye yapıştırmak ("we are all hostiles") pek iyi olmamış. Bu gerçeği biz seyirciler kendi kendimize keşfetseydik keşke...
Benim Notum: 7 / 10
Benim Notum: 7 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder