David Grann'in çok satan kitabından uyarlanan Killers of the Flower Moon Amerikan tarihinin pek bilmediğimiz karanlık bir sayfasını gün ışığına çıkartıyor. 1920'lerde Amerikan yerlileri önce yaşadıkları yerlerden kopartılıp Oklahoma'da özel bir bölgeye sürülüyorlar. Osage Nation denilen bu topraklarda petrol keşfedildiğinde, o arazinin tapusuna sahip Osage yerlileri birden bire Amerika'nın en zengin insanları oluveriyorlar. Ancak işin içine para, hırs ve açgözlülük girince kabile üyeleri birer birer esrarengiz biçimde ölmeye başlıyor; ta ki o yıllarda henüz yeni kurulan FBI gizemi çözmek için devreye girene kadar.
Bir kere en baştan şunun altını çizmek lazım: Yıl olmuş 2023, ve biz Martin Scorsese'nin yönettiği ve Robert De Niro'nun oynadığı "yeni" bir filmi sinemalarda izleyebiliyoruz. Bu sinemaseverler için ne büyük bir nimettir!.. İlk kez birlikte çalıştıkları 1973 yapımı Mean Streets filminden tam elli yıl sonra, biri 80 diğeri 81 yaşındaki bu iki usta hala döktürüyorlar, bangır bangır "biz bir yere gitmedik, burdayız" diyorlar.
Günümüzde artık adınız Martin Scorsese değilse, Hollywood'daki stüdyoları üç buçuk saat uzunluğunda bir film için ikna etmeniz mümkün değil. Scorsese de zaten Paramount şirketinin yanı sıra Apple ile de anlaşarak filminin eninde sonunda Apple'ın streaming servisinde yayınlanacağını ve çoğunluk tarafından evde izleneceğini kabul ediyor, tıpkı bir önceki filmi The Irishman'de olduğu gibi. Filmin uzunluğu olumlu ve olumsuz yanları beraberinde getiriyor. En dikkatli izleyicinin bile bu kadar uzun süre boyunca yüksek bir konsantrasyon seviyesini sürdürebilmesi zor. Öte yandan filmin 206 dakikalık süresi Scorsese'nin anlatmak istediği hikayeyi, herhangi bir müdahale olmadan, kendi istediği gibi anlatmasına da olanak tanıyor. Film, bazı tempo sorunlarından muzdarip olsa da, perdede gördüğümüz o büyüleyici işçilik kalitesi yavaş geçen bazı bölümlerin üstesinden gelmemize yardımcı oluyor.
Robert De Niro ve Leonardo DiCaprio Scorsese'nin iki favori oyuncusu. Bunlardan De Niro, yönetmenin kariyerinin erken dönemindeki ünlü filmlerinin birçoğunda (Taxi Driver, Raging Bull, Goodfellas, Casino) rol alırken, son yıllarda bayrağı DiCaprio devralmış gibi görünüyor (The Aviator, The Departed, Shutter Island, The Wolf of Wall Street). Rivayet odur ki, Leonardo'yu Scorsese'ye tavsiye eden de 1993 yapımı This Boy's Life filminde onunla birlikte çalışan Robert De Niro imiş. İşin ilginci, bu iki büyük oyuncu bir Scorsese filminde ilk kez bir araya geliyorlar. Filmin üçüncü önemli karakterini canlandıran Lilly Gladstone'un iki yüksek kalibreli ismin arasında ezileceğini düşünürsünüz, ama öyle olmuyor. Gladstone Mollie rolündeki abartısız, ölçülü ve sakin performansı ile filmin en akılda kalıcı parçalarından biri haline geliveriyor.
Killers of the Flower Moon uzun süresine rağmen, ırkçılığa dair alt metinleri, karakterleri, anlatımı ve oyuncularının performanslarıyla seyredilmeyi hak eden bir film. Ayrıca artık her filmine "belki de bu son filmidir" gözüyle bakacağımız bir usta yönetmenin bir olgunluk dönemi şaheseri.
Benim Notum: 8 / 10