14 Temmuz 2023

Asteroid City

 



Wes Anderson ile inişli çıkışlı bir ilişki grafiğimiz var: Eleştirmenler yaptığı her işe ayılıp bayılsa da, ben kendisinin o aşırı stilize tarzına hep biraz mesafeli yaklaştım. 2021 yılındaki The French Dispatch ise belki de şimdiye kadar gerçek anlamda beğendiğim ilk Wes Anderson filmi oldu. Çünkü ilk kez stilin yanı sıra filmde anlatılan öyküler de ilgimi çekti, karakterlerin başına neler geleceğini önemsedim. Bu son filmi Asteroid City'de ise maalesef üstad o içine bir türlü giremediğimiz "malzemenin önüne geçen tarz" hikayelerine geri dönmüş.

Her Wes Anderson filminde olduğu gibi burada da Hollywood'da kim var kim yoksa sıraya dizilmişler. Tom Hanks'ten Scarlett Johansson'a, Edward Norton'dan Bryan Cranston'a, Willem Dafoe'dan Margot Robbie'ye kadar bir dolu yıldız oyuncu önümüzden geçip gidiyor. Şüphesiz ki, bu bakması güzel bir film. Prodüksiyon tasarımı en üst seviyede. Her bir sahne aynı zamanda mükemmel bir fotoğraf karesi. Filmin her saniyesi için titizlikle uğraşıldığını filmi izlerken hissediyorsunuz. O renkler, o pastel tonlar, o kadrajlar aklımıza kazınıyor. Ama filmde anlatılan hikaye ile aramızda bir türlü duygusal bir bağ kuramıyoruz. Filmdeki her karakter sanki "ben şu anda bir Wes Anderson filmindeyim, o yüzden böyle tuhaf konuşmam gerekiyor" dercesine, baston yutmuş gibi kameraya bakıp, uzun monologlar sıralıyor. 

Asteroid City'nin bir "Wes Anderson filmi" olduğunu anlamanız yaklaşık on saniye sürüyor ve bu muhtemelen filmin en büyük dezavantajı. Anderson'ın stili yaptığı projelere o kadar işlemiş ki, artık şekil anlatının önüne geçmeye başlamış. Yönetmen sanki kendi yarattığı markanın esiri olmuş ve hayranlarının beklediği bu olduğu için sürekli kendine has özelliklerini ikiye katlama ihtiyacı duyuyor. Onun bu tarzını sevenler için Asteroid City güzel bir buluşma olabilir. Bu tarzı sevmeyenlerin ise filmi gördükten sonra fikirlerinin değişme ihtimali çok düşük. Ben hala ortalarda bir yerdeyim.   

Benim Notum: 7 / 10

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder