Film öyle bir şekilde başlıyor ki, sanki 10 dakika araya çıkıp gelmişiz ya da film şeridini makasla ikiye kesmişler de ikinci parçayı makinaya takmışlar gibi... Tam Bölüm 1'in kaldığı yerden devam ediyoruz. Tabii böyle olunca, "bi dakka ne oluyoruz, nerede kalmıştık" sorularıyla geçiyor ilk 10-15 dakika. Aslına bakarsanız filmin ilk yarısında zaten pek bir şey de olmuyor. Normalde üç kitaptan oluşan Açlık Oyunları serisinin son kitabı "tamamen duygusal" nedenlerle ve zorlama bir şekilde Part1, Part 2 diye ikiye bölününce, elimizde son derece yavaş ilerleyen iki ayrı sinema filmi kalmış. Bu iki filmde anlatılanlar 2 saatlik tek bir filmle de gayet tempolu ve heyecanlı bir şekilde anlatılabilirmiş. Ama böyle iki ayrı film olunca, zamanı doldurmak için konuşmaları uzatmışlar da uzatmışlar. Bu tür üçlemelerde (ya da dörtlemelerde mi demeli) genellikle serinin son halkası en ihtişamlı, en görkemli ve en başarılı olandır, örnek: The Lord of the Rings - Return of the King. Ama burada aynı şeyi söylemek mümkün değil ne yazık ki... Filmde çok başarılı bulduğum bazı sahneler de var aslında: kanalizasyonda albino Alien'larla savaştıkları bölüm ya da Snow'un sarayı önünde geçen tüm o final sahnesi gibi. Ama bunlar öyle seyrek ve öyle aralıklı ki... Tam "hah şimdi hareketlenmeye başladık" derken, akşam oluyor ve biz yine acıların çocuğu Pita'nın bitmek bilmez sızlanmalarını dinlemek zorunda kalıyoruz.
FRAGMAN
FRAGMAN
Benim Notum: 6 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder