Bir anne-babanın yaşayabileceği en büyük acıyı yaşayan evli bir çiftin, bu yıkıntının altından çıkıp hem çevreleri hem de birbirleri ile yeniden ilişki kurma çabaları. Benzer bir trajediyi kendisi de yaşamış olan yönetmen John Cameron Mitchell bu oldukça sade ama derinlikli filminde, konuşacak hiçbir şey kalmadığında insanların ne konuştuğunu cesurca anlatıyor. Üstelik de duygu sömürüsüne çok müsait bir konuda izleyicilerini melodram tuzağına düşürmeden...Her zaman beğendiğim Nicole Kidman abartısız ve "rol kesmeyen"oyunu ile o keskin hüznü bize yine başarıyla aktarıyor. Kidman'ın güzelliği ve şöhreti şu anda onun en büyük dezavantajı bence, çoğu zaman bu unsurlar yeteneğinin farkedilmesini engelliyor. Yaşlandığı zaman sanırım daha fazla övgü alacak. Filmde dikkatimi çeken diğer bir oyuncu, liseli genci oynayan Miles Teller. Henüz ilk sinema rolünde Teller, birçok usta oyuncunun arasında hiç sırıtmıyor ve akılda kalmayı başarıyor. Bu genci izlemeye devam etmek lazım. Şüphesiz ki, Rabbit Hole bir Cumartesi gecesi patlamış mısırlar eşliğinde cümbür cemaat izlenecek film değil. Ama insana dair son derece etkileyici, olgun bir hikaye. (8) SİNEMADA İZLENDİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder