20 Haziran 2018

54. Loveless (Nelyubov)


Geçen seneye Cannes'daki jüri ödülü ile başlayıp, çeşitli festivallerden ödülleri topladıktan sonra senenin sonunda en iyi yabancı film dalında hem Altın Küre hem de Oscar'a aday olan Loveless'i sonunda izleyebildim. Üç sene önce Leviathan ile tüm dünyada adını duyuran Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev'in çektiği film, boşanmanın eşiğindeki bir çiftin 12 yaşındaki oğullarının kaybolması sonrası gelişen olayları anlatıyor. Zvyagintsev'i aslında ta 2003 yılında çektiği ilk filmi The Return ile keşfetmiştim. O film de yine parçalanmış aileler ve ortada kalan çocukları odak noktasına alıyordu. Ama buradaki bakış çok daha kasvetli. Bir filmin adı kendisine bu kadar uygun olabilir; Loveless'daki sevgisizlik neredeyse fiziksel bir ağırlıkla ekrana oturuyor, katran gibi damla damla ekrandan taşıp ruhumuza akıyor. Yönetmen, ön planda birbirinden nefret eden Boris ve Zhenya'nın bireysel hikayelerini anlatıyor gibi görünse de, kaybolan çocuğu arama sürecinde modern Rusya'daki çürümüşlüğe de parmak basıyor. Bencillik ve vicdansızlığa batmış, empati duygusunu kaybetmiş bir toplumun, aynı zamanda nasıl da sağlıksız evlilikleri ve çocuklarına sahip çıkamayan ebeveynleri yaratan bir laboratuvara dönüştüğünü gösteriyor. Sevginin de yeşermesi, büyümesi için uygun şartlara, uygun toprağa ihtiyacı var ve Zvyagintsev'in Rusya'sı bu anlamda çorak. Loveless kendinizi iyi hissettirecek bir film değil, ama kafanızı meşgul edecek, sonradan üzerinde bol bol düşünmeye sevk edecek, iyi yazılıp çekilmiş, kusursuz biçimde oynanmış sağlam bir film olduğu kesin.   

Benim Notum: 7,5 / 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder