Her gün trenle banliyödeki evinden Manhattan'daki işine gidip gelen sıradan aile babası Michael, bir gün eve dönüş yolunda trendeki esrarengiz bir kadından tuhaf bir teklif alır. Trendeki bir yolcuyu bulma karşılığında kendisine 100 bin dolarlık bir ödül sunulmaktadır. Michael önce teklife şüpheyle yaklaşsa da, finansal sıkıntı içinde olduğundan bu oyunu oynamayı kabul eder. Ancak kısa zamanda anlar ki, işin içinde başka işler vardır.
Katalan yönetmen Jaume Collet-Serra yine favori aktörü Liam Neeson ile buluşmuş. Son yedi yılda dördüncü kez biraraya gelen bu ikilinin geçmiş işlerine baktığımızda (Unknown, Non-Stop ve Run All Night), hepsinin ortak özelliğinin kötü olmayan, ama çok iyi de denemeyecek, 10 üzerinden 6'lık, vasatın bir adım üzeri yapımlar olmaları olduğunu görüyoruz. "Bu kez şeytanın bacağını kırdılar mı acaba" diyerek izledim, ama yok, bu da tam olmamış. The Commuter, yer yer iyi aksiyon sahnelerine sahip, özellikle ilk yarısı belli bir merak duygusu ile izlenen bir yapım. Ama Liam Neeson'ın içine atıldığı entrikanın inandırıcılığı öyle zayıf ki, bir süre sonra artık "iyi ama bunu nasıl yapabilirler" demeyi bırakıp, umursamamaya başlıyorsunuz.
Benim Notum: 6 / 10
Katalan yönetmen Jaume Collet-Serra yine favori aktörü Liam Neeson ile buluşmuş. Son yedi yılda dördüncü kez biraraya gelen bu ikilinin geçmiş işlerine baktığımızda (Unknown, Non-Stop ve Run All Night), hepsinin ortak özelliğinin kötü olmayan, ama çok iyi de denemeyecek, 10 üzerinden 6'lık, vasatın bir adım üzeri yapımlar olmaları olduğunu görüyoruz. "Bu kez şeytanın bacağını kırdılar mı acaba" diyerek izledim, ama yok, bu da tam olmamış. The Commuter, yer yer iyi aksiyon sahnelerine sahip, özellikle ilk yarısı belli bir merak duygusu ile izlenen bir yapım. Ama Liam Neeson'ın içine atıldığı entrikanın inandırıcılığı öyle zayıf ki, bir süre sonra artık "iyi ama bunu nasıl yapabilirler" demeyi bırakıp, umursamamaya başlıyorsunuz.
Benim Notum: 6 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder