Edgar Wright'ın yönettiği Baby Driver'da Ansel Elgort, Kevin Spacey, Jon Hamm ve Jamie Foxx oynuyorlar. Öncelikle filmin neden Baby Driver gibi tuhaf bir adı olduğuyla başlayalım: Hikayemizin başrolündeki delikanlının adı Baby, evet bildiğin Baby ve kendisi bir suç çetesi için şoför olarak çalışıyor. Yani işte "Baby" ve "Driver".
Daha çok Simon Pegg ile birlikte yazdıkları Cornetto üçlemesi de denilen Shaun of the Dead, Hot Fuzz ve The World's End gibi filmlerle tanınan İngiliz yönetmen Edgar Wright Baby Driver'ı son derece farklı bir stilde çekmiş. Çocukluğunda geçirdiği bir kaza sonucu tinnitus denilen ve kulakta devamlı bir çınlama ile kendini belli eden bir hastalığa sahip olan Baby, kulaklarındaki bu gürültüyü bastırabilmek için sürekli olarak müzik dinliyor. Ve hayatındaki neredeyse her hareket bu dinlediği müzikle senkronize bir şekilde gerçekleşiyor. Dolayısı ile filmin kurgusu da çalan müziğe ayak uyduruyor. Şöyle anlatayım: müziğin ritmine göre arabaların kapıları kapanıyor açılıyor, bir çatışma sahnesinde müziğin temposuna göre tetiklere basılıyor. Sonuç olarak film bazı sahnelerde neredeyse bir müzikal kıvamında akıp gidiyor. Yönetmenin değişik tarzı filmin ilk yarısında çok ilgi çekici gelse de, ikinci yarıdan itibaren sanki biraz biçim özün önüne geçiyor. Bir de evet filmin başrolünde müzik var, ama nedense seçilen müzikler çok az bilinen şarkılar, daha çok 60'ların sonu 70'lerin başı funk ve r&b parçaları. Onlar da pek öyle gaza getiren ateşinizi yükselten şarkılar değiller.
Baby Driver ilginç koreografisi, tek plan sekansları, iyi yazılmış diyalogları ve yaratıcı aksiyon sahneleri ile baştan sona sıkılmadan izlenecek bir film. Ama Amerika'da festivallerde kopardığı gürültü kadar göklere çıkartılacak bir yapım da değil.
Bu yorumun YouTube videosu
FRAGMAN
Daha çok Simon Pegg ile birlikte yazdıkları Cornetto üçlemesi de denilen Shaun of the Dead, Hot Fuzz ve The World's End gibi filmlerle tanınan İngiliz yönetmen Edgar Wright Baby Driver'ı son derece farklı bir stilde çekmiş. Çocukluğunda geçirdiği bir kaza sonucu tinnitus denilen ve kulakta devamlı bir çınlama ile kendini belli eden bir hastalığa sahip olan Baby, kulaklarındaki bu gürültüyü bastırabilmek için sürekli olarak müzik dinliyor. Ve hayatındaki neredeyse her hareket bu dinlediği müzikle senkronize bir şekilde gerçekleşiyor. Dolayısı ile filmin kurgusu da çalan müziğe ayak uyduruyor. Şöyle anlatayım: müziğin ritmine göre arabaların kapıları kapanıyor açılıyor, bir çatışma sahnesinde müziğin temposuna göre tetiklere basılıyor. Sonuç olarak film bazı sahnelerde neredeyse bir müzikal kıvamında akıp gidiyor. Yönetmenin değişik tarzı filmin ilk yarısında çok ilgi çekici gelse de, ikinci yarıdan itibaren sanki biraz biçim özün önüne geçiyor. Bir de evet filmin başrolünde müzik var, ama nedense seçilen müzikler çok az bilinen şarkılar, daha çok 60'ların sonu 70'lerin başı funk ve r&b parçaları. Onlar da pek öyle gaza getiren ateşinizi yükselten şarkılar değiller.
Baby Driver ilginç koreografisi, tek plan sekansları, iyi yazılmış diyalogları ve yaratıcı aksiyon sahneleri ile baştan sona sıkılmadan izlenecek bir film. Ama Amerika'da festivallerde kopardığı gürültü kadar göklere çıkartılacak bir yapım da değil.
Bu yorumun YouTube videosu
FRAGMAN
Benim Notum: 7 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder