"2011'in En İyileri" listemdeki Incendies ve "2013'ün En İyileri"nden Prisoners'ın yönetmeni Denis Villeneuve, bir kez daha yılsonu listeme girecek gibi görünüyor. Demek ki artık Kanada'nın Fransızca konuşulan bölgesinden (Quebec) çıkıp gelen bu genç adamın, çağdaş sinemanın en iyi yönetmenlerinden biri olduğunu kabul etmemiz gerek. Villeneuve'ün bir sonraki projesinin yeni Blade Runner filmi olduğunu öğrenmek ne heyecan verici!..
Sicario, Meksikalı bir uyuşturucu kartelinin tepesindeki ismi ele geçirmeyi amaçlayan uzun soluklu bir operasyonun detaylarını anlatıyor. Aslına bakarsanız hikayede belki çok farklı, çok yenilikçi bir unsur yok, örneğin Incendies'deki gibi şok edici bir gerçekle karşılaşmıyoruz. Ancak yaratılan atmosfer o kadar başarılı ki... Villeneuve, Prisoners'da da birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Roger Deakins'in de katkılarıyla, filmin karanlık ve umutsuz öyküsünü etkileyici karelerle perdeye yansıtmayı başarıyor. Hangi birini anlatmalı: Örneğin 4-5 tane CIA jipinin sınırdan Meksika'ya geçişini gösteren havadan yapılmış çekim.... Sonuçta ortada olan biten bir şey yok, ama öylesine ustaca yapılmış bir çekim ki, o sahne boyunca koltuğunuzun köşesinde doğrulup gözlerinizi perdeden ayıramıyorsunuz. Ya da gece çekimleri... Hep görmüşüzdür, sinemada gece sahnelerinde nedense karakterlerin yüzüne bir yerlerden bir ışık vurur. Sözde etraf zifiri karanlıktır ama biz herşeyi ayna gibi görürüz. İşte Sicario'da öyle değil, karanlık ilk defa gerçekten karanlık. Silahların konuşmaya başladığı operasyon sahneleri ise bana -yine çok sevdiğim- Zero Dark Thirty'yi anımsattı. Elbette filmde sadece çatışma sahneleri, uçuşan kurşunlar yok. “Sicario”nun farklarından biri, sinemada defalarca gördüğümüz derin devlet eleştirisini tekrar etmekten ziyade sorunu daha insani bir boyuta taşıması. Dennis Villeneuve, suç batağında yaşayan Meksika halkına duyarlı bir bakış getirmenin yanısıra çetelere karşı savaşanların ahlaki çelişkilerini de açıklıkla anlatıyor. Kolay kolay karşınıza çıkmayacak sağlam ve çarpıcı bir film.
Not: Tıpkı bir alttaki Mr.Holmes gibi Sicario'nun da Türkiye sinemalarında şöyle bir görünüp, bir hafta sonra hemen gösterimden kalkması ne acı... İyi filmleri sinemada yakalayabilmek için ciddi çaba gerekiyor.
FRAGMAN
Sicario, Meksikalı bir uyuşturucu kartelinin tepesindeki ismi ele geçirmeyi amaçlayan uzun soluklu bir operasyonun detaylarını anlatıyor. Aslına bakarsanız hikayede belki çok farklı, çok yenilikçi bir unsur yok, örneğin Incendies'deki gibi şok edici bir gerçekle karşılaşmıyoruz. Ancak yaratılan atmosfer o kadar başarılı ki... Villeneuve, Prisoners'da da birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Roger Deakins'in de katkılarıyla, filmin karanlık ve umutsuz öyküsünü etkileyici karelerle perdeye yansıtmayı başarıyor. Hangi birini anlatmalı: Örneğin 4-5 tane CIA jipinin sınırdan Meksika'ya geçişini gösteren havadan yapılmış çekim.... Sonuçta ortada olan biten bir şey yok, ama öylesine ustaca yapılmış bir çekim ki, o sahne boyunca koltuğunuzun köşesinde doğrulup gözlerinizi perdeden ayıramıyorsunuz. Ya da gece çekimleri... Hep görmüşüzdür, sinemada gece sahnelerinde nedense karakterlerin yüzüne bir yerlerden bir ışık vurur. Sözde etraf zifiri karanlıktır ama biz herşeyi ayna gibi görürüz. İşte Sicario'da öyle değil, karanlık ilk defa gerçekten karanlık. Silahların konuşmaya başladığı operasyon sahneleri ise bana -yine çok sevdiğim- Zero Dark Thirty'yi anımsattı. Elbette filmde sadece çatışma sahneleri, uçuşan kurşunlar yok. “Sicario”nun farklarından biri, sinemada defalarca gördüğümüz derin devlet eleştirisini tekrar etmekten ziyade sorunu daha insani bir boyuta taşıması. Dennis Villeneuve, suç batağında yaşayan Meksika halkına duyarlı bir bakış getirmenin yanısıra çetelere karşı savaşanların ahlaki çelişkilerini de açıklıkla anlatıyor. Kolay kolay karşınıza çıkmayacak sağlam ve çarpıcı bir film.
Not: Tıpkı bir alttaki Mr.Holmes gibi Sicario'nun da Türkiye sinemalarında şöyle bir görünüp, bir hafta sonra hemen gösterimden kalkması ne acı... İyi filmleri sinemada yakalayabilmek için ciddi çaba gerekiyor.
FRAGMAN
Benim Notum: 8,5 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder