19 Mart 2012

The Woman in Black

"Bana artık Harry Potter demeyin" diyen Daniel Radcliffe, 10 yıldır tüm mesaisini kaplayan küçük büyücüden oldukça farklı bir karakterle sinemaya dönüyor. Her ne kadar epey boy atmış, gürbüzleşmiş ve kirli sakal bırakmış olsa da, canlandırdığı 4 yaşında çocuk babası Londralı avukat olarak pek de inandırıcı durmuyor perdede... Neyse ki, bu filmde çok fazla çaba harcaması gerekmiyor. Filmin baş rolünde aslında Radcliffe değil, bir perili köşk var çünkü.

The Woman in Black tam anlamıyla eski usul bir korku filmi. Klasik bir hayalet hikayesinde olması gereken tüm unsurlar bizi hazır bekliyor: izole bir yerde gotik bir köşk, gıcırdayan kapılar, merdivenler, bir mezarlık, tuhaf bir köy ve evet, ne yazık ki ölmüş çocuklar... Yönetmen James Watkins, şiddet öğelerine ve kanlı sahnelere başvurmadan, başarılı bir set tasarımı ve tedirgin eden seslerle gergin bir atmosfer yaratmayı başarmış. Klişelere biraz fazla yaslanmış olsa da, ve bir süre sonra hikaye kendini tekrar etmeye başlasa da, oldukça ürkünç bir film The Woman in Black. Yeni moda korku filmlerindeki gibi "aslında hayalet filan yok, adam şizofren, bunlar sadece onun halüsinasyonları" gibi bir çözümlemeye gitmekle de hiç uğraşmıyor film. Hayalet var ve niyeti hiç de iyi değil!..(7)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder