29 Ağustos 2014
22 Ağustos 2014
20 Ağustos 2014
Locke
Tom Hardy, bir araba ve bir telefon...İşte filmimiz bunlardan ibaret. Baştan sona tek bir mekanda ve tek bir oyuncu ile geçen filmin sıkıcı olacağını düşünenler fena yanılırlar. Telefon konuşmaları ile sağlanan usta işi bir gerilimle gözümüzü bir an bile ekrandan ayıramazken, yavaş yavaş öykünün içine giriyoruz. Ana karakterimizin probleminin ne olduğunu öğrendiğimizde ise hikaye yepyeni bir boyut kazanıyor. Steven Knight'ın yönetmenliğini üstlendiği filmin yapım tekniği de ilginç: Bir gece arabanın içinde 85 dakikalık hikaye baştan sona tek bir çekim halinde tamamlanmış, ertesi gece başka bir açıya yerleştirilen kamera ile Tom Hardy aynı 85 dakikayı tekrarlamış ve bu 4-5 gece devam etmiş. Bu teknik filme müthiş bir gerçeklik duygusu ve sanki bir tiyatro oyunu kıvamı kazandırmış. Çok iyi yazılmış bir senaryo ve Tom Hardy'nin mükemmel oyunculuğu sayesinde baştan sona ilgiyle izlenen, senenin en ilginç yapımlarından.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 8 / 10
18 Ağustos 2014
8 Ağustos 2014
Guardians of the Galaxy
Şimdiye kadarki Marvel yapımları arasında en komiği olduğu kesin. Hatta filmin bir aksiyondan ziyade bir komedi filmi olduğu da söylenebilir. Bazı esprilere gerçekten katıla katıla güldüm. Ama bu kadar gırgır şamata filmin ağırlığından da bir şeyler götürüyor sanki. Senaryo yeterince ilginç değil ve hiçbir sürpriz içermiyor. Bu beş kişilik çetenin bazı üyelerini sevsem de (Groot ve Gamora), konuşan rakun Rocket'e bir türlü ısınamadım. Filme farklı bir hava katması amacıyla yerleştirilen 70'li yılların klasikleri nedense bizde az bilinen şarkılardan seçilmiş. Sonuç olarak, eğlenceli ama çabuk unutulan bir film.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 7 / 10
31 Temmuz 2014
Dawn of the Planet of the Apes
Üç yıl önceki seriyi yeniden canlandırma girişimi Rise of the Planet of the Apes de iyi bir filmdi. Bu devam filmi ise ilkinden daha sert, daha karanlık ve evet daha iyi (bu aralar devam filmleri için bu saptamayı çok sık yapar oldum). İyi aksiyon filmi ile kötü aksiyon filmi arasındaki fark, iyi aksiyonun "karakter gelişimi" dediğimiz unsura dikkat etmesi; kötü aksiyon yönetmeninin ise patlamaları ve CGI efektlerini ardı ardına sıralayarak seyircinin ilgisini çekeceğini düşünmesi. Yönetmen Matt Reeves (Let Me In, Cloverfield) ilk yolu tercih etmiş. İnanılmaz bilgisayar destekli efektlerle maymunları son derece inandırıcı bir şekilde kanlı canlı önümüze getirirken, her birinden ayrı birer karakter yaratmayı da başarmış. Hiç şüphesiz bu karakterler arasında en etkileyici olanı Sezar. "Motion capture" teknolojisiyle yüz mimiklerini ve gözlerini bilgisayarda yaratılmış bir maymun vücuduna emanet eden Andy Serkis, sadece bakışlarıyla bile çok şey anlatıyor. Aslında 25 yıldır birçok TV dizisinde ve sinema filminde yer alan ama bizim en çok Yüzüklerin Efendisi'ndeki Gollum olarak tanıdığımız bu yetenekli İngiliz aktör artık bir Oscar almalı.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 8 / 10
23 Temmuz 2014
The Fault in Our Stars
Daha filmin ilk dakikasında Hazel "bu bildiğiniz romantik hikayelerden değil" diyor. Gerçekten de filmin iki kanserli gencin hikayesini anlatırkenki cesur, içten ve dürüst tavrını beğendim. Başroldeki Shailene Woodley de çok iyi bir iş çıkarmış. Ancak film ikinci yarıda, baştaki kalıplara meydan okuyan tarzının aksine tam bir melodrama dönüşüyor. Üstelik de bunu klişelere yaslanarak yapıyor ve bir anlamda kendi özüne ihanet ediyor. Belki de buna tepkimden, duygulanmam gereken yerlerde ben bir türlü o hissin içine giremedim. Eşim yanımda burnunu çeke çeke ağlarken ben pek etkilenemedim.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 6,5 / 10
22 Temmuz 2014
How To Train Your Dragon 2
İsminin sonunda 2 rakamı bulunan bir filmin, ilkinden daha güzel olması ne de güzel bir sürprizdir. Dört yıl önce izlediğimiz karakterlerin hepsi büyümüşler. Ve sanki karakterlerle birlikte filmin hikayesi de daha bir yetişkin işi olmuş. Sadece başroldeki karakterin bir engelli olması bile "animasyon eşittir çocuk filmi" algısını ters yüz eden bir devrim değil mi? HTTYD2 "her yaşa hitap eden" tanımlamasını sonuna kadar hak ediyor. Çocuklar gökte süzülen ejderhaların muhteşem 3D görüntülerini büyülenerek izleyecekler. Büyükler ise aile bağları, hayattaki yerini keşfetme, zorbalığa karşı çıkma gibi temalarla dolu olgun senaryoyu ilgiyle takip edecekler. Bitmesini istemeyeceğiniz, bitip de sinemadan çıktığınızda ise bir ejderhanın gelip sizi evinize uçurmasını hayal edeceğiniz nefis bir animasyon.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 8,5 / 10
21 Temmuz 2014
Transformers: Age of Extinction
Tamam Optimus Prime abimizi seviyoruz da, Michael Bay de aptallıkta sabrımızın sınırlarını zorlamasın bi zahmet. İnanın filmi sevmek için kendimi zorladım ama bu 166 dakikalık CGI, metal, patlama bulamacını ve aralardaki zeka özürlü diyalogları ciddiye almak gerçekten mümkün değil. Kafanızı 166 dakika boyunca dönmekte olan bir çamaşır makinesi kazanının içine sokmuşsunuz gibi bir his.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 3 / 10
11 Temmuz 2014
Noah
Filmin yönetmeninin Darren Aronofsky (Black Swan) olduğuna inanmak zor. Herhalde stüdyonun yönetmene epey bir müdahalesi olmuş. İncil'den alınan bir hikayeye Lord of the Rings'den fırlamış taştan devler ekleyen abuk subuk bir senaryo. Filmin en can alıcı bölümü olması beklenen, ama sadece 3-4 dakika süren tufan sahnesi. İki buçuk saatten geriye kalan: enerjisi düşük, nereye gittiği belli olmayan, aksiyon desen aksiyon değil, dini/felsefi desen ilginç ve inandırıcı değil, bir tuhaf masal. Büyük bir hayal kırıklığı.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 4 / 10
27 Haziran 2014
23 Haziran 2014
16 Haziran 2014
Kış Uykusu
Nuri Bilge Ceylan'ı çok severim, sadece Türk sinemasının değil dünya sinemasının en önemli yönetmenlerinden biri olduğunu düşünürüm. Hasbelkader kendisi ile görüşmüşlüğüm de vardır. Cannes Film Festivali'nde en büyük ödül Altın Palmiye'yi kazanan Kış Uykusu elbette çok üst düzey bir film. Nuri Bilge insan davranışlarının karanlık köşelerine, incitilmiş egoların analizine yine büyük bir ustalıkla dalıyor. Sinema sanatıyla yakından ilgilenen birinin bu senaryo, bu oyunculuklar ve bu görüntülere vurulmaması mümkün değil. Bu filme burun kıvıranı sinema tanrıları çarpar bir kere. Dolayısı ile en yüksek puanlarımdan birini hiç düşünmeden yapıştırırım Kış Uykusu'na.
Öte yandan bu müstesna yönetmenin bir önceki filmi Bir Zamanlar Anadolu'da yı daha fazla beğendiğimi de itiraf etmem lazım. Ben olsam Altın Palmiye'yi Bir Zamanlar'a verirdim. Çünkü orada heyecanla takip ettiğimiz, ne olacak diye merak ettiğimiz bir olay örgüsü vardı. Tamam, yine psikolojik çözümlemeler ön plandaydı ama o çözümlemeleri perdede akan olaylar eşliğinde yapıyorduk. Burada ise NBC diyaloglara dayalı irdeleme olayını biraz yardırmış. Filmin ortalarına doğru bir yerlerde Haluk Bilginer ve Demet Akbağ'ın tam 25 dakika süren bir diyalogları var. Evet, o diyalogdan çok şey öğreniyoruz ama temponun çok düştüğünü de kabul etmek lazım.
Dolayısı ile ilk defa bir Nuri Bilge Ceylan filmi izleyecekseniz, "Altın Palmiye aldı, neymiş bir görelim" diye başlangıcı Kış Uykusu ile yapmayın. "NBC101" dersinin ilk ünitesi Bir Zamanlar Anadolu'da olsun.
FRAGMAN

Öte yandan bu müstesna yönetmenin bir önceki filmi Bir Zamanlar Anadolu'da yı daha fazla beğendiğimi de itiraf etmem lazım. Ben olsam Altın Palmiye'yi Bir Zamanlar'a verirdim. Çünkü orada heyecanla takip ettiğimiz, ne olacak diye merak ettiğimiz bir olay örgüsü vardı. Tamam, yine psikolojik çözümlemeler ön plandaydı ama o çözümlemeleri perdede akan olaylar eşliğinde yapıyorduk. Burada ise NBC diyaloglara dayalı irdeleme olayını biraz yardırmış. Filmin ortalarına doğru bir yerlerde Haluk Bilginer ve Demet Akbağ'ın tam 25 dakika süren bir diyalogları var. Evet, o diyalogdan çok şey öğreniyoruz ama temponun çok düştüğünü de kabul etmek lazım.
Dolayısı ile ilk defa bir Nuri Bilge Ceylan filmi izleyecekseniz, "Altın Palmiye aldı, neymiş bir görelim" diye başlangıcı Kış Uykusu ile yapmayın. "NBC101" dersinin ilk ünitesi Bir Zamanlar Anadolu'da olsun.
FRAGMAN
Benim Notum: 8,5 / 10
14 Haziran 2014
Edge of Tomorrow
Sinemadan içeriye girerken kafamdan geçenler şöyleydi: "Tom Cruise bilim-kurgularda iyi oynuyor (Minority Report, War of the Worlds, Oblivion); beklenmedik olaylarla karşılaştığında gözlerine yerleşen o şaşkın çocuk ifadesi bilim-kurgularla iyi gidiyor. Yönetmen Doug Liman desen, o da fena değildir, gerçi The Bourne Identity'den beri 12 yıldır pek dişe dokunur bir şey yapmadı ama, vasatın üzerindedir diyelim.
İşte bu düşüncelerle ve beklentiyi çok da yüksek tutmadan oturdum koltuğuma. Ah bu ne nefis bir sürpriz!... İyi bir şeyler izleyeceğimi biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Edge of Tomorrow sadece çok iyi bir bilim-kurgu aksiyon değil, ileride Terminator'larla, Matrix'lerle, Inception'larla birlikte aynı fasılda anılacak "game changer" denilen türden bir yapım.
Öncelikle Tom Cruise'u takdir etmek lazım. 52 yaşına gelen bu aktör, hala bir aksiyon filmini baştan sona omuzlayabilecek karizmaya ve güce sahip. Filmde bir sahne var: başroldeki oyuncu yaklaşık 50 metrelik bir bayırdan yuvarlana yuvarlana düşüyor. Orada çok net bir şekilde görüyorsunuz ki çamurların içinde yuvarlanan kişi bir dublör değil, bizim Tom... Filmin senaryosunda Tom Cruise'un oyun gücü ile birlikte değer kazanan çok güzel bir çalım var: En başta Cage karakterini aslında gayet kaypak ve savaştan ödü kopan bir pazarlama uzmanı olarak tanıyoruz. Groundhog Day ile uzaylı istilası temasını birleştiren bir senaryo eşliğinde, Cage aynı günü tekrar ve tekrar yaşarken onun değişimine ve bir kahramana dönüşümüne de tanık oluyoruz.Aynı günün sürekli tekrar etmesi konsepti bir süre sonra sıkıcı olacakmış gibi düşünülebilir. Ancak Doug Liman her seferinde farklı detayları ön plana çıkararak ilgiyi hep üst seviyede tutmayı beceriyor. Cage'in aynı olayları tekrar yaşaması aynı zamanda çok eğlenceli bazı durumlara da yol açabiliyor.
Edge of Tomorrow, özellikle aksiyon filmleri bakımından zaten oldukça iyi giden bir 2014 yılının şu ana kadarki en iyi filmi. Muhtemelen yılsonu değerlendirmemde de zirvede yer alacak.
FRAGMAN

İşte bu düşüncelerle ve beklentiyi çok da yüksek tutmadan oturdum koltuğuma. Ah bu ne nefis bir sürpriz!... İyi bir şeyler izleyeceğimi biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Edge of Tomorrow sadece çok iyi bir bilim-kurgu aksiyon değil, ileride Terminator'larla, Matrix'lerle, Inception'larla birlikte aynı fasılda anılacak "game changer" denilen türden bir yapım.
Öncelikle Tom Cruise'u takdir etmek lazım. 52 yaşına gelen bu aktör, hala bir aksiyon filmini baştan sona omuzlayabilecek karizmaya ve güce sahip. Filmde bir sahne var: başroldeki oyuncu yaklaşık 50 metrelik bir bayırdan yuvarlana yuvarlana düşüyor. Orada çok net bir şekilde görüyorsunuz ki çamurların içinde yuvarlanan kişi bir dublör değil, bizim Tom... Filmin senaryosunda Tom Cruise'un oyun gücü ile birlikte değer kazanan çok güzel bir çalım var: En başta Cage karakterini aslında gayet kaypak ve savaştan ödü kopan bir pazarlama uzmanı olarak tanıyoruz. Groundhog Day ile uzaylı istilası temasını birleştiren bir senaryo eşliğinde, Cage aynı günü tekrar ve tekrar yaşarken onun değişimine ve bir kahramana dönüşümüne de tanık oluyoruz.Aynı günün sürekli tekrar etmesi konsepti bir süre sonra sıkıcı olacakmış gibi düşünülebilir. Ancak Doug Liman her seferinde farklı detayları ön plana çıkararak ilgiyi hep üst seviyede tutmayı beceriyor. Cage'in aynı olayları tekrar yaşaması aynı zamanda çok eğlenceli bazı durumlara da yol açabiliyor.
Edge of Tomorrow, özellikle aksiyon filmleri bakımından zaten oldukça iyi giden bir 2014 yılının şu ana kadarki en iyi filmi. Muhtemelen yılsonu değerlendirmemde de zirvede yer alacak.
FRAGMAN
Benim Notum: 9 / 10
13 Haziran 2014
18 Mayıs 2014
Panzehir
Bu haftasonu Türk sinemasının başarılı örnekleriyle beni şaşırttığı bir haftasonu oldu. Bir gün arayla İtirazım Var ve Panzehir'i izledim. İtirazım Var kadar özgün bir yapım olmasa da Panzehir de ulaştığı teknik seviyeyle göz dolduran iyi bir aksiyon sineması örneği. Evet özgün değil, Panzehir'i izlerken Quentin Tarantino filmlerinden Güney Kore sinemasına, Sin City'den Oldboy'a birçok başka film gözlerinizin önünden geçiyor (çok film görmüş olmanın getirdiği bir defekt belki de...). Ama olsun, yönetmen Alper Çağlar hiç olmazsa bu esinlenmeyi çok düzgün yapıyor. Panzehir belki de şimdiye kadar Türk sinemasında ilk defa "çizgi roman estetiği" dediğimiz şeyi başarıyla perdeye yansıtan bir proje.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 7,5 / 10
16 Mayıs 2014
İtirazım Var
Biliyorum şu yandaki afiş sıradan bir Türk filmi izlenimi veriyor, ama Onur Ünlü'nün İtirazım Var'ı kesinlikle sıradan bir film değil. Çok iyi yazılmış, Sherlock Holmes tadında bir senaryo, başta dedektif imam Selman Bulut olmak üzere çok ilginç karakterler ve 110 dakika boyunca ilgiyi sürekli ayakta tutmayı başaran nefis bir polisiye. Türk sineması adına güzelliklerle dolu, zeka seviyesi oldukça yüksek, yüz akı bir iş. İzleyin, izlettirin efendim.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 8 / 10
13 Mayıs 2014
9 Mayıs 2014
30 Nisan 2014
29 Nisan 2014
25 Nisan 2014
Philomena
1952'nin yoğun katolik İrlanda'sında, evlilik dışı bir hamilelik sonrasında bir manastıra kapatılan, oğlu da zorla kendisinden alınıp Amerikalı bir aileye evlatlık verilen Philomena Lee'nin 50 yıl sonra oğlunun izini sürmesinin gerçekten yaşanmış hikayesi. Alaycı gazeteci rolünde Steve Coogan ile Judi Dench arasındaki müthiş kimya, bu yürek burkan hikayeye sıcak bir mizah duygusu ve canlılık getiriyor. Philomena her yaştan "yetişkin" sinemasevere, izleyeni derinden etkileyen bir dram sunuyor.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 8 / 10
23 Nisan 2014
The Grand Budapest Hotel
Yönetmen Wes Anderson'ın farklı tarzını beğenenler çok. Bu kadar ünlü ismin onun filminde yer almak için can atması o yüzden. Eğer Rushmore, The Royal Tennenbaums veya Moonrise Kingdom'ı sevdiyseniz bu filmi de seversiniz. Ben ise Wes Anderson'ın bu aşırı stilize tarzını tuhaf ve sıkıcı bulanlardanım.
FRAGMAN

FRAGMAN
Benim Notum: 5 / 10
22 Nisan 2014
1 Nisan 2014
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)