Bilim-kurgu ile romantizmin evliliği her zaman başarılı sonuçlar doğurmayabiliyor, özellikle yönetmen çok yetenekli değilse... Perfect Sense aslında çok ilginç bir çıkış noktasına sahip: Bilinmeyen bir salgın tüm dünyayı etkiliyor ve beş duyunun sırayla kaybedilmesine neden oluyor; insanlar önce koku almamaya başlıyorlar, sonra tat alma duyusu yok oluyor. Asıl kıyamet ise işitme ve görmenin kaybedilmesi ile başlıyor. Böyle bir ortamda Glasgow'da bir restoran şefi (Ewan McGregor) ve bir bilim kadını (Eva Green) arasındaki aşkı izliyoruz. İnsanlığın her şart ve duruma adapte olabilme dürtüsünü gösteren bölümler son derece ilginç: Örneğin dünyada tat alma duyusu kalmayınca tüm restoranların kapanacağını düşünürsünüz, değil mi? Ama "tat" olgusunun yerini başka bir şey alıyor ve insanlar yemeklerin kıtır kıtır ya da yumuşak olması ile ilgilenmeye başlıyorlar ve sosyalleşmek adına yine restoranlara gidiliyor. İşin bilim-kurgu ve felsefi tarafı tüm film boyunca ilgimizi çekse de, bu aşıkların romantizmine bir türlü ortak olamıyoruz. Sonuç olarak filmin bir tarafı sürekli aksıyor ve son tahlilde yeterince etkileyici olamıyor. (6) SİNEMADA İZLENDİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder