"The dead speak!" yani "ölüler konuşuyor"... The Rise of Skywalker işte tam da bu cümleyle başlıyor ve bir anlamda filmin özetini en baştan üç kelimeyle anlatıveriyor. Neredeyse bir hayaletler partisine dönen filmde geride bıraktığımız sekiz film boyunca öldü sandığımız birçok karakter öteki taraftan geri gelip arz-ı endam eyliyor. Bir önceki film The Last Jedi'da risk almaktan çekinmeyip senaryoda yeni açılımlara yer veren Rian Johnson Star Wars hayranları tarafından topa tutulunca (ben o cesur yaklaşımını sevmiştim halbuki), "dur hele sen bir çekil" deyip yeniden dümeni ele alan J.J.Abrams bu kez de son derece "emniyetli" bir kapanış yapmış 42 yıllık efsaneye. Son günlerde filmi yerin dibine sokan çok yorum okumuşsunuzdur. Ben o kadar nefret etmedim, sonuçta bir gönül bağımız var bu seriyle. The Rise of Skywalker asla kötü bir film değil, eğlendik mi eğlendik. Ama beklentilerimin altında kaldığı da bir gerçek. Ben daha derli toplu bir final isterdim. Yan hikayeler ve bu filmde kadroya katılan bütün yan karakterler çok zayıf. Senaryo dağınık. Ana hikayeye hiçbir katkısı olmayan ve daha çok Bir Playstation oyunundaki level'ları andıran "bu gezegende şu ipucunu bulalım, onu bulduk, şimdi de başka bir gezegende o ipucunu çözecek adamı bulalım" hengamesi dikkati dağıtmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu bölümde Jedi'ların doğaüstü güçlerini iyice abartmışlar. Sondaki "fan servisi" de biraz fazla kör kör parmağım gözüne olmuş. J.J.Abrams herkesin çok seveceği bir film yapmak yerine kimsenin nefret etmeyeceği bir film yapmayı hedeflemiş. Sonuçta da bunu başarmış, ama bir dönem sinema tarihini değiştiren bir efsaneye şöyle dört dörtlük tatmin edici bir kapanış da olmamış.
Benim Notum: 6,5 / 10
Benim Notum: 6,5 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder