Hobbit öncelikle hoş bir "eski dostlarla yeniden buluşma" hissiyatı yaratıyor insanda. Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden önce yazdığı kitaptan aktarılan filmde Elfler, Orklar gibi aşina ırklar, Gandalf, Frodo, Gollum ve hatta o meşhur yüzük gibi tanıdık figürler bir bir arz-ı endam ediyorlar perdede. Hobbit tek başına bakıldığında Peter Jackson'ın yine ustalığını sergilediği, 3D ve sinemada ilk kez kullanılan 48-frames-per-second tekniği ile zenginleştirilmiş başarılı görsel efektleri ile oldukça iyi bir film. Öte yandan Yüzüklerin Efendisi'ndeki o sihirli görkemin ve azametin eksik kaldığını da kabul etmek lazım. Bunun temel nedeni Jackson'ın aslında tek bir kitap olan Hobbit'i bir üçlemeye çevirmesi ve 2 saat 50 dakikalık bu ilk bölümün içini doldurmak için hikayeyi orasından burasından biraz fazlaca çekiştirmesi. Örneğin başta Bilbo Baggins'in evindeki bölüm ve sondaki Gollum'la bilmece yarışması bölümü sıkıntı verecek derecede uzuyor da uzuyor. Neyse ki aralara serpiştirilmiş nefes kesici aksiyon sahneleri filmin bu kusurlarını telafi ediyor ve salondan çıkarken "bakalım ikinci bölüm ne zaman gelecek" dedirtiyor. Orta Dünya'ya dönmek güzel netekim... (7,5)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder