Nomadland'i Şubat ayında izleyip çok sevmiştim. Geçen hafta en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi kadın oyuncu Oscar'larını alınca, artık bir şeyler yazmak farz oldu. Kopardığı bunca gürültüye rağmen aslında çok sakin, içe dönük, küçük bir film Nomadland. Birkaç sene önceki konjonktür olsa muhtemelen yıl içerisinde bazı festivallerde övgü alır, ama sonra unutulur giderdi. Ama bir yandan değişen Akademi üye profili, bir yandan da pandemi dönemindeki zamanın ruhu sayesinde, bağımsız sinema tadı taşıyan, bu gösterişsiz içsel yolculuk hikayesi Oscar gecesinin galibi olabiliyor. Ne güzel!
Chloé Zhao'nun senaryosunu yazıp yönettiği film Amerika'da 2008 krizi sonrasında işlerini ve evlerini kaybedip karavanlarda yaşamaya mecbur kalan bir grup evsizin (ama filmde geçen bir replikle "homeless" değil "houseless" insanların) hayatlarına bizi ortak ediyor. Ön planda ise ekonomik zorlukların yanı sıra eşinin ölümünün hüznünü de sürekli yanında taşıyan Fern'ün (Frances McDormand) hikayesi var. Yönetmen Chloe Zhao doğanın içinde kamp yerlerinde yaşayan bu insanların hikayelerini anlatırken çok ilginç bir dengeyi tutturmuş: Film bize hiçbir zaman "haydi her şeyi geride bırakalım, biz de kırlara çıkalım, böyle hippi gibi yaşayalım" demiyor. Çünkü bu hiç de kolay bir hayat değil (kim tuvaletini sürekli bir kovaya yapmak ister). Ama öte yandan bir tür komün hayatı yaşayan, çoğu orta yaşın üzerindeki bu göçebelere asla "zavallılar" gözüyle de bakmıyor.
Filmde Frances McDormand ve David Strathairn dışındaki tüm karakterler o kamplarda yaşayan gerçek evsizler tarafından canlandırılmış. Bu da filme çok hoş bir yarı-belgesel havası katmış. Yönetmen Chloe Zhao bütün o amatör oyunculardan hayret verici performanslar çıkarmayı becermiş. Özellikle sonlara doğru, kendisi de bir karavancı olan ve görünüş olarak Noel Baba'ya benzeyen Bob Wells'in bir monoloğu var ki, gözlerimizin yaşarmaması mümkün değil.
Söylemeye gerek yok, bu enerji ve aksiyon isteyenlere göre bir film değil. Nomadland, ölüm, yaşam, hayatta kalma ve kayıpların ardından yaşadıklarımıza dair, hiç ajitasyon yapmadan son derece duygusal bir hikaye anlatmayı başarabilen, çok incelikli bir film.
Benim Notum: 8 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder