21 Aralık 2018

125. Roma


Bu sene Venedik Film Festivalinden En İyi Film ödülü ile dönen Roma birkaç aydır Oscar muhabbetlerinde de en çok adı geçen filmlerden. Children of Men ve Gravity ile hatırladığımız Meksikalı yönetmen Alfonso Cuaron'un çektiği film öncelikle şahane görüntüleri ile aklımıza kazınıp kalıyor. Tamamı siyah-beyaz çekilen filmdeki birçok kareyi tek tek alıp, çerçeveletip tablo olarak salonunuzun duvarına asabilirsiniz. Aslına bakarsanız filmin öyle çok da değişik, vurucu bir öyküsü yok. Cuaron'un bizzat kendi çocukluk hatıralarından derleyip yazdığı senaryo, 70'li yılların başında Meksikalı orta sınıf bir ailenin yanında yardımcı olarak çalışan kırsal kökenli Cleo adlı bir kızın hikayesini anlatıyor. Ailenin Mexico City'de oturduğu mahalle Roma, aynı zamanda filme de adını veriyor. Cuaron otantik etkiyi arttırmak için, filmdeki evde kullanılan mobilya ve eşyaları kendi çocukluğunun geçtiği evden almış, hatta bazılarını akrabalarının evlerinden toparlamış. Yönetmen doğduğu, büyüdüğü toprakların yaşamını beyaz perdeye aktarırken bir yandan da birbirinden çok farklı sosyal statülerden iki kadın, Cleo ve evin hanımı Sofia'nın başlarına benzer olayların gelmesi sonucu ayakta kalma mücadelelerini ve birbirlerine destek oluşlarını anlatıyor. Başroldeki Yalitza Aparicio'nun sade ve doğal oyunculuğu filmin gerçekçiliğine çok şey katmış.

Alfonso Cuaron "hayatımın en önemli projesi" dediği Roma'da yapımcılığın, yönetmenliğin ve senaryo yazarlığının yanı sıra görüntü yönetmenliğini de üstlenmiş. Ama ah o görüntüler... Özellikle kalabalık sahnelerin  (tozlu bir toprak sahanın ortasında antrenman yapan gençler, Mexico City sokaklarındaki öğrenci eylemleri, hastane koridorları ve tüm o doğumhane sahnesi) çekimindeki teknik virtüözlük insanın ağzını açık bırakıyor. Yine, filmin sonlarındaki deniz sahnesinde kameranın sadece yatay bir eksende sağa sola sakin sakin hareket ettiği o tek plan çekim de "bunu nasıl yapmışlar" dedirtiyor. Alfonso Cuaron sıradan bir konuyu derin ve incelikli bir sinema deneyimine dönüştürmüş. Bu her yönetmenin harcı değil. Film Netflix yapımı ama Türkiye'de sinemalarda da gösterimde, ve iyi ki de öyle. Bulabildiğiniz en büyük perdede izleyin. Roma görüntülerle yazılmış bir şiir gibi.

Benim Notum: 8 / 10

2 yorum:

  1. Emre Bey çok güzel bir yorum yazmışsınız. Hakikaten bir zamanlar anadolu like lezzetinde bir film. Tek bir sorum olacak : Neden 9 değil de 8 verdiniz acaba toplam not olarak onu merak ettim

    YanıtlaSil
  2. Güzel sözleriniz için teşekkürler. Tesadüf bu ya, dün akşam aynı soruyu liseden bir arkadaşım da sormuştu, hayat ne kadar enteresan :) Neyse, sorunuza cevap: filmin görsel yanı muhteşem. Ancak senaryo beni görüntüler kadar etkilemedi. "Senaryo hep vuracak gibi olup vurmayan bir boksöre benzemiş biraz"...

    YanıtlaSil